Hayata Uyumlanan Kazanır




Sabah saat yediydi. Gün yeni ağarıyordu. Sabahın sessizliği yana yakıla çalan bir telefon sesiyle bozuldu. Aylin, “Bu saatte arayan kim acaba?” diyerek uzun uzun çalmış olan telefonuna baktı. Arayan memleketteki babası Nihat beydi. 

“Hayırdır inşALLAH” diyerek açtı telefonu.

-Nasılsın kızım?

Babasının ses tonu iyi geliyordu ama Aylin emin olmak istiyordu.

-İyiyim baba, sen nasılsın? Bu saatte aramazdın. Hayırdır… Önemli bir şey yok değil mi?

-İyiyim kızım iyiyim…

Nihat beyin keyifli ses tonuyla Aylin derin bir “ohh” çekti. Nihat bey devam etti:

-Önemli bir şey sayılmaz, merak etme. Sen ehliyetini yenilemiş miydin, yenilemeyenlere para cezası geliyormuş. 

Gülümsemişti Aylin. Eskiden olsaydı “Baba yaaaa, daha zamanı var” der, şikâyetederdi. Ama artık Aylin eskisi gibi değildi. Yıllar sonra artık babasını daha iyi anlayabiliyordu. 

Nihat bey, oldum olası kurallara uyan, disiplinli biriydi. Bu onun için çok önemliydi. Her konuda işin kuralına dikkat ettiği gibi ailesinin de buna göre yaşamasını ve zarar görmemesini isterdi.

Nihat bey her ne kadar öz disipline önem verse de kızı da bir o kadar doğaçlamayaşardı. Bu nedenle kızı, babasının bu huyunu anlayamaz ve her fırsatta babasıyla ters düşerdi. Kavga etmezlerdi ama tartıştıkları olurdu. 

Aylin bu yüzden çocukluğundan beri kurallarla ilgili babasının uyarılarına sık sık maruz kalırdı. Babasının bu huyu Aylin’i zaman zaman çok bunaltırdı. 

Unutamadığı anlardan biri de üniversite sınavı için 3 saat önceden okulun kapısında beklemeye başlamaları olmuştu. 

-Uykusuzluktan ölüyorum babaaa… Böyle sınava mı girilir?

-Aman kızım, erken yattın zaten, uykunu da aldın aslında. Hem geç kalmaktan iyidir.

Aylin, her yere son dakika yetişen, genellikle de geç kalan biriydi. Bu onun hayatının normaliydi. Üniversiteye girdikten sonra da durum değişmemişti. Ya derse ya sınava geç kalır, hocalarından azarı yerdi. “Ne var sanki biraz geç kaldıysak, insanız” der genelde kendisini haklı görürdü. 

İlk iş başvurusunu kaçırması da bu yüzden olmuştu “İnsanlık öldü mü, niye bu kadar acımasızlar” diyordu. Bir yandan üzülüyor ama yaşadıklarını kabul etmekte de zorlanıyordu. İş hayatına girdikten sonra dikkat etmeye çalışsa da sonuç genelde olumsuzdu. Babası gitmiş patronu gelmişti. İşe geç kalmasından laf yediği gibi düzenli disiplinli çalışma konusunda da uyarı alıyordu. Oysa işini bitirmeden çıkmıyordu. Niye bu kadar takılıyorlardı anlamış değildi. Uyarıları göz önünde bulundurmaya çalışıyor ama dosyaları patronun istediği şekilde düzenlemekonusunda zorlanıyordu ve mutlaka içinde bir şeyler eksik oluyor yine patronuyla karşı karşıya kalıyordu. 

Bu konu bulaşıcı hastalık gibi heryerini sarmıştı. Özel hayatında da işler pek farklı değildi. Kirayı ödemeyi unutup, ev sahibi ile problem yaşayınca, “İki gün geciktiysek ne oldu sanki, insanlık hali” deyip geçiyordu. Basit bir şey olarak gördüğü için sürekli hayattan geribildirim alıyordu. “Basiti küçümseme Aylin, basiti küçümseme…” Mesajı okumakta zorlanıyordu… Otobüsü kaçırıyor, treni kaçırıyor, uçağı kaçırıyor, bilgisayarını havaalanında unutuyor… Ve ona göre çözüm basitti “İki saniye bekleseler ne olurdu sanki...” Ona göre geç kalması normal, beklememeleri anormaldi. Hayatın ona uyumlanmasını bekliyor, hayata uyumlanmak aklına gelmiyordu…

Halbuki o basite aldığı saniyeler hayat için önemliydi. Bunu bir gün karşıdan karşıya geçerken araba çarpmasından bir saniyeyle kurtulmasından anlamıştı. 

Hayatın ona verdiği geribildirimleri anlaması zaman almıştı ama son yaşadıkları ona ders olmuştu. Çünkü giderek sonuçları ağır olmaya başlamıştı. Tekrar aldığı pahalı uçak biletleri, bilgisayarı, elinden giden tüm proje dosyaları, arşivi… Yaşadığı huzursuzluk ve kaosun getirdiği manevi yükler ise ölçülemezdi… Geç de olsa hayatında bir şeyleri değiştirmesi gerektiğini, bu yola bu şekilde devam edemeyeceğini anlamıştı. Hayat bu kadar yıpratıcı, yorucu ve riskli olmamalıydı. 

Aylin’ in bir şeyler yapması gerekiyordu ve bir yerden başlamalıydı. Her şeyin en başına dönmeye karar verdi. Küçükken disiplinine, kurallarına kızdığı babasından deneyim çıkaracaktı. Aklına babasının çalıştığında işe erkenden gittiği dönemler geldi. Babasının bir yere geç kaldığını hiç hatırlamazdı. Düzene disipline sıkı sıkı sarılmıştı. Hava su gibiydi onun için. Önemli belgelerini ve evraklarını dosyaya koyar, üzerlerine hatırlatıcı notlar yazardı mesela… Bir de faturaları vardı tabi. Babası her ay erinmez, faturaları toplardı. Ne ödedi, ne kadar ödemesi kaldı, ödemelerin tarihi ne, elinde kalan ne hesabını iyi bilirdi, sıkı takip ederdi. Babası kadar olamazdı biliyordu ama bundan böyle Aylin de hesabını bilecekti. Ve öyle de oldu; eskiye göre hayatını baya toparlamış, yaşadığı kaoslar azalmıştı. Bunların hepsi film şeridi gibi gözünün önünden geçtikten sonra gülümseyerek telefondaki babasına cevabı verdi:

-Tabii ki ehliyetimi yeniledim baba... Ben, kimin kızıyım?

-Gerçekten mi? Aferin benim kızıma…

İnsanların doğuştan getirdiği birtakım özellikleri vardır. Bunlar dünyaya gelirken cebimizdeki avantajlardır, hediyelerdir… Kimisi düzeni disiplini adı gibi bilir ve risklere karşı hazırlıklı olabilirken; kimisi de bu avantaja sahip olmasa da bukalemun gibi her koşula ve krize karşı kolaylıkla çözüm üretebilir. Herkes benzer avantajlarla doğmaz ama o avantajlı doğanlara baka baka öğrenir. Tabi bu karşılıklı… Kim Kimdir Seminer programında detaylarını öğrenmek istemez misiniz?

Yorum Gönder

4 Yorumlar

  1. Sanki babamla beni anlatmışsınız :) İnsan farklılıkları bir tehdit olarak değil de bir zenginlik olarak gördüğünde, kabul ettiğinde dönüşüm başlıyor. Karşıdan deneyim transferi yapıp dezavantajlı taraflarını geliştirebiliyor. Eğer Kim Kimdir eğitimini öğrenmemiş olsak hayatımız nasıl olurdu kim bilir :) Hayatı öğrenmek ve çözebilmek büyük konfor sağlıyor. Dünümüzden iyi olmamıza vesile olanlara teşekkür ederiz 🤗 İlim ne büyük nimet.. Kıymet bilenlerden olmak duasıyla.. 🤍

    YanıtlaSil
  2. İnsan tanıdıkça daha hoşgörülü anlayışlı olmaya başlıyor. Mesele yaşadıklarımızdan ders çıkarabilmek. Emeğinize sağlık 🌻

    YanıtlaSil
  3. Emeğinize sağlık ....

    YanıtlaSil
  4. Kuralları ilk duyduğumuzda sinir olup sonra onların bizim için ne kadar değerli olduğunu anlamak... Ellerinize sağlık çok güzel olmuş

    YanıtlaSil