Overlok Makinesi Ayağınıza Geldi


Overlok Makinesi Ayağınıza Geldi

Kar beyazı tül perdesini iki yana aralayıp camı açtı Nermin Hanım. Günün ilk ışıkları yüzüne vurunca evin içi de canlandı sanki. Mis gibi temiz hava öyle iyi gelmişti ki… Sokakta başlayan hareketliliği izlerken bir ses kulaklarını doldurdu:

“Hanımların dikkatine! Overlok makinesi ayağınıza geldi. Halı, kilim, yolluk, paspas kenarına, halıfleks kenarına overlok çekilir. Beş dakikada yapılır, hemen teslim edilir.”

Tebessüm etti. Çocukluğunu anımsamıştı. Bu sesi, bu sözleri ezbere bilirdi. Eskiden çok sık rastlardı seyyar overlokçulara, şimdi ise neredeyse kaybolmuşlardı. Anılarının derinliklerine dalıp gitti…

Kışın şehre dönülen okul zamanıydı. Ödev yapmak için kütüphaneye gidip ansiklopedi karıştırması gerekirdi. Yazın köyde tatil zamanı… Bir bardak su içebilmek için çeşmeye yürüyüp ağır testiyle dönmesi. Zordu, zahmetliydi ama bir o kadar da keyifliydi.

Tam o sırada kapı zili çaldı. Zihnini dününden alıp bugününe döndüren, komşusu Canan’dı.

“Hoş geldin Canan, ne iyi ettin gel… Buyur içeri.” dedi yüzünde hâlâ asılı kalan tebessümle.

“Ne bu neşe Nermin’ciğim?” diye sordu Canan, onun mutluluğuna ortak olarak. Cam önündeki fiskos masasına geçtiler.

“Az önce overlokçunun sesini duydun mu? Bir anda çocukluğuma ışınlandım. Ne güzel günlerdi Canan’cığım…”

“Evet,” dedi Canan. “Zorluklarından keyif aldığımız güzel günlerdi.”

Tam o sırada oğlunun sesi geldi içerden:
“Anneee! Suuu!”




Nermin’in tebessümü hüzne döndü.
“Duydun mu? Onu bile benden istiyor. Delikanlı oldu ama hâlâ her şeyi ayağına gelsin istiyorlar. Kız da abisinden farksız… Sanki overlokçuyum, sürekli ayaklarına gidiyorum.”

“Ve sen de götürüyorsun değil mi her defasında?”

“Ne yapayım? Rahatları bozulmasın, derslerine çalışsınlar diye diye kendi rahatımı feda ettim…”

Canan başıyla onayladı. “Bizim çocuk da bir zamanlar öyleydi. Yatağını bile toplamayan birinin, hayatını toparlamasını nasıl bekleyebilirsin? O zaman fark ettim ki, ben çocuğumu marifetsiz bırakmışım. Hep kolayına kaçırmışım.”

Sonra uzun uzun anlattı: Daha çocuk “anne karnım acıktı” demeden yedirmiş, “sıkıldım” demeden etkinlikler bulmuş, “üşüdüm” demeden yelek giydirmişti. Hep önceden görüp, kendi ihtiyaçlarını fark etmesine fırsat vermemişti. Böylece kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan, sürekli başkalarından bekleyen birine dönüşmüştü oğlu.

“Sonunda fark ettim ki,” dedi Canan, “ilişkinin temeli karşılıklı ihtiyaç gidermekmiş. Ben ise hep onun yerine düşündüm. Oysa iyilik yaptığımı sanarken, aslında onu daha mutsuz biri haline getiriyordum. İşte o zaman kolları sıvadım. Sabırla, adım adım değiştirdim. Ve gördüm ki, hiçbir şey bir anda bozulmadığı gibi, bir anda da düzelmiyor. Ama kararlılıkla devam edince, insan kendi işini görebilen yetişkinlere dönüşüyor.”

Nermin gülerek sordu:
“Ah Canan’cığım, keşke şöyle bir overlok makinesi olsa da, beş dakikada bu çocukların kenarlarını toparlayıp bize teslim etse…”

“Maalesef canım,” dedi Canan tebessümle.

Eskidendi overloktan çıkmış gibi düzgün kenarlı çocuklar… O zamanlar hiçbir şey kolay elde edilmezdi; alın teriyle yapılan her şey kıymetliydi. Şimdi ise imkân çok, marifet az. Oyuncaklar var ama oyun yok. Paylaşım yok, ekran çok. Oysa bir zamanlar bir ekmek arası bile bölüşülür, paylaşmanın tadı doyururdu herkesi.

Nermin derin düşüncelere daldı. Ya sorumluluk alan, başkalarına da destek olabilen bireyler yetiştirecekti ya da gittiği her yere yük olanlar…

Birden karar verdi. Bu böyle devam edemezdi. Derin bir nefes aldı. Niyet almak yetmezdi; harekete geçmek gerekiyordu.

Evet… Hayat, sorusunun cevabını ayağına getirmişti. Artık belli ki ilişkilerine overlok çekmenin zamanıydı.



===

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide UstalıkBaşarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.


 ===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

Yahya Hamurcu

Yorum Gönder

12 Yorumlar

  1. Marifetsiz ve nankör yetiştirdiğimiz çocukları suçlamayalım artık. Hata bizim. Bunu çok güzel anlatan bir yazı olmuş. Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel, o kadar büyük ki bu. Yol gösterdiğiniz için tşk ederim

    YanıtlaSil
  3. İnsan hep fazlasını yapınca daha iyi olacağını zannediyor maalesef. Okurken insanı o günlere götüren güzel bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık 🍃

    YanıtlaSil
  4. Ya ne güzel bir yazı….

    YanıtlaSil
  5. Overlokçu geldi hanımlar ☺️kaleminize sağlık. Bizide aldı götürdü geçmişe. Bir insanada şekil verme makinası olsa fena olmazdı diyenlerin sayısı azımsanamayacak kadar az değildir.

    YanıtlaSil
  6. Suriye'de Gazze'de çocukları görünce kendi çocuklarımızın elinden imkanları almak yada onlara ekstra imkanlar olusturmamak bize zor gelmemeli.... Bunca zaman yaşadığımız topraklarda hep sıralı ölümlerden bahsedilirdi artık gerçeğin bu olmadığı o kadar ortada ki... Ebeveynleri olmadan bir çocuk nasıl hayata tutunmabilir bunları düşünmemiz ve ona göre hareket etmek gerek..

    Kaleminize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  7. Ben çektim çocuklarım çekmesin derken marifetsiz rahat çocuklar yetiştirdik iyi niyetle. Zararın neresinden dönersek kar dedirten bir yazı olmuş kaleminize sağlık:)

    YanıtlaSil
  8. Yetiştirmenin farkı çok güzel anlatılmş🌺

    YanıtlaSil
  9. İnsan emek verdiğine kıymet verir. Çocuklarımızın emeklerini almayalım ellerinden...

    YanıtlaSil
  10. Overlok makinası ilişkilerimize de bir overlok çekse :) Kaleminize sağlık…

    YanıtlaSil
  11. insan sevdiğine zulmeder mi, ilk önce ebeveyni zulmediyor.. Hem de iyi bir şey yaptığını zannederek

    YanıtlaSil
  12. İçimizi ısıtan geçmişe götüren bi yandan da günümüzdeki zorlukları çok tatlı bir dille anlatan bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık🌿

    YanıtlaSil