Dilara çok heyecanlıydı. Nihayet o zaman gelmişti. Yıllardır sabırsızlıkla beklediği o zaman. Nihayet Lise bitmişti ve artık 18 yaşında bir genç kızdı. Ve üniversiteyi okumak için yurtdışına gidecekti. Kendini çok büyük işler başarmış gibi olgun ve yetişkin hissediyordu. Ailesinin biricik kızı olarak onlar orada kendisine kalacağı bir ev ayarlayacaklardı, belki satın da alabilirlerdi. Ne de olsa tek çocuktu, ailesinin durumu da iyiydi. Kendisini okula giderken hayal etti, arkadaşları ile hafta sonları cafede buluştuklarını hayal etti; güzel notlar alıp sınıfını geçtiğini, tek başına kendi evinde rahat ve özgür bir hayatın keyfini çıkartırken hayal etti.
Nereden bilirdi ki gerçeklerin çok farklı olacağını…
Hep beraber bir apartman dairesi aramışlardı, güvenli bir muhit olmalıydı. İlk defa ailesinden ayrı kalacaktı ve aslına bakarsan, biraz da korkuyordu. Bugüne kadar tüm işlerini ailesi halletmişti, özellikle annesi. Evde yemeği pişiren annesi, temizliği yapan temizlikçi vardı. Şimdi ikisi de olmayacaktı. Aman ne olacak yemek pişirmekte ne var sanki diyordu…
Annesi onu yerleştirdikten sonra şöyle bir konuşma yapmıştı; hiç unutmuyordu. Kızım, yeni bir ev kurmak kolay değil, göreceksin ki zaman içinde ne kadar çok şey lazım olacak. Hep bir şeyleri almak, düşünmek zorundasın, hangi yemeği yapacaksan öncesinden hazırlığın olmalı, baharatını, malzemesini hazır etmelisin ki o yemeği yapmak istediğinde herşey elinin altında olsun. Evde ne var yok bilmelisin, ona göre eksiklerini almalısın. Pizza sipariş etmeye benzemez ev işi, bulaşığın, tenceren, tavan bile yıkanmış olmalı, hazır olmalı her şey. Sonra çok uğraşmak zorunda kalırsın. Tabii o zaman dinlememişti, he he deyip geçmişti. Çok sıkışırsam pizza söylerim, makarna yaparım diye düşünüyordu. Hatta bir lokantaya gider orada yemek yeriz arkadaşlarımla diye düşünmüştü. Her gün yemek mi yapılır, ne kadar banal diyordu. Ben annem gibi ev hanımı asla olmayacağım diye düşünüyordu. Ben o yüzden okuyacağım, iyi bir işe girip çalışıp kendi paramı kendim kazanacağım diye düşünüyordu. Nereden bilebilirdi ki bu kadar zor olacağını?
Babası biraz kızgındı kendisine, istiyordu ki annesi yanında dursun, her türlü işini halletsin. Bir yandan her şeyi kendisi yapmak istiyor, kendini ispat etmek istiyordu, öte yandan da rahatlığa çok alışmıştı. Doğduğundan beri evde hizmetiçi, bakıcı, kapının önünde babasının şöförü. Ömrü boyunca ne minibüse, ne dolmuşa binmemişti. 18 yaşına gelmeden arabası bile alınmıştı kapının önünde hazır duruyordu. Ehliyetini aldığı andan itibaren arabayla istediği her yere gidebiliyordu. Harçlığı da bayağı genişti. Hiç sıkıntı çekmemişti. O yüzden çok şaşırdı babası ona harçlık bağlayınca; bu parayla geçinmek zorundasınartık demişti. Buraya okumaya gelen öğrencilerin aldıkları harçlık miktarı bu kadar. Sana da ben ancak bu kadar para verebilirim demişti. Şok olmuştu. Bunu hiç beklemiyordu, zira babasının bahsettiği para çok azdı. Ancak faturalara, gidiş geliş yol parasına ve biraz da yiyeceğe para ayırmıştı. Peki, ya kıyafet ne olacaktı? Alışveriş etmeye alışkın olduğu mağazalardan alışveriş yapamayacak mıydı? Babasının teklif ettiği para makyaj malzemesine dahi yetmeyecek kadar azdı.
Sonra o gün geldi, annesini evden uğurladı. Allah’a emanet ol diyerekten evden çıkmıştı.
Ve artık özgürdü…
İstediği her şeyi yapabilirdi. Hemen en yakın arkadaşını aradı, gel buluşalım şu yeni açılan lokantaya gidip orayı deneyelim diye. Arkadaşı, tabii dedi, sen ısmarlıyorsan gelirim tabii, dedi gülerekten. Bir anda dank etti kafasına; aslında arkadaşına lüks bir lokantada yemek ısmarlayacak parası yoktu. Ay sonuna kadar yeni bir miktar gelmeyecekti. Oysa ki bugüne kadar hep o ısmarlıyordu arkadaşlarına. Bir anda düşündü; acaba arkadaşlarım beni kullanıyor mu? Ya yemek ısmarlayamazsam o zaman da gelecekler mi, görüşebilecek miyim onlarla? Ya dersem ki bu sefer de senden olsun, babam bana limitli bir para veriyor, eskisi gibi çok param yok. Nasıl tepki vereceklerdi acaba? Hemen denemeye karar verdi ve arkadaşını tekrar aradı; Yeşim, biliyorum seni davet ettim ama kusura bakma lütfen, ben bugün seni o lokantaya davet ettim ama babamın bana bıraktığı para çok az, ay başına kadar idare etmeliyim. Belki bu sefer sen ısmarlayabilirsin, ne dersin olabilir mi? A öyle mi? Çok üzüldüm, ben de seni göreceğim diye çok heveslenmiştim, ama ne yapalım kısmet değilmiş. O zaman istersen başka bir zaman görüşürüz, benim de zaten ders çalışmam gerekiyor, diyerekten kestirip atmıştı. Dilara, kalbine küçük bir bıçak saplanmış gibi hissediyordu. Babası bu tip insanlara parazit diyordu. İyi gün dostu, sadece senin paran varken ortalıkta olurlar, asla bir sıkıntın olduğunda onları yanında bulamazsın. Neden diye düşünüyordu Dilara, neden hep haklı çıkmak zorundaydılar… Neden fark edemiyordu acaba böyle insanları? Ne yapması gerekiyordu?
İnsanları tanımanın daha kolay bir yolu olmalıydı, diye düşünüyordu. O zaman aklına bir başka arkadaşı geldi, çok sık görüşmediği, görüştüğünde de biraz sıkıldığı Betül vardı. Neden sıkılıyordu Betül’den? Çünkü o her şeyi bir faydaya bağlamaya çalışıyordu, her konuşmanın sonunda bir yasa söylüyordu. Ne demekti bu yasalar? Birden onu görmek istediğini hissetti. Telefonda onun ismini ararken acaba benim eve gelir mi? Acaba beraber yemek yapar mıyız diye düşünüyordu. Bir anda Betül’le görüşme fikri ona çok sıcak gelmeye başlamıştı.
Belki bu yaşadığımın da bir yasası vardır. Betül olsa ne söylerdi şimdi diye düşünürken, daha önceki buluşmalardan hatırladığı bir cümle yankılanıyordu zihninde;
Bedel ödeyen bedel ödediğine değer verir, bedel alan ise nankörleşir.
Ne demekti ki bu şimdi? Diye düşünürken telefonun diğer tarafında Betül: Merhaba nasılsın Dilara’cığım diyordu…
11 Yorumlar
Bedel dengesi, çoğu ilişkinin kilit noktası…
YanıtlaSilElinize saglık
YanıtlaSilİnsanları nasıl tanıyabiliriz
YanıtlaSilYazanın eline sağlık🦋
YanıtlaSilİhtiyacı olana ihtiyacı olan geliyor çok şükür. Yeter ki isteyelim 🍃
YanıtlaSilYazınızı çok beğendim. Ailemden uzakta okudum, beni o yıllarıma götürdü. Emeklerinize sağlık :)
YanıtlaSilimkanlarla insan kendini özgür zannederken, o imkanlar elinden alindiginda, aslında özgur olmadigini ve ne kadar da marifetsizleştirdiğini geç de olsa anlayabiliyor..
YanıtlaSilkaleminize sağlık
O BETÜL ARKADAŞDAN HERKESE LAZIM
YanıtlaSilHayatta her şeyin bir karşılığı var. iyiliğinde kötülüğünde. bedelin de bedelsizliğinde. Rabbim doğru yerde doğru miktarda bedel ödemeyi nasip etsin inşallah
YanıtlaSilBazen ''imkanlarimdan dolayi mi benimle?'' diye düşünürüz ya...
YanıtlaSilBazi imkansızlıklar ne iyi bir imkan aslında... :)
Kaleminize sağlık 🎀
Hayatımızdaki yeni sayfaların bizlere güzellikler getirmesi dileğiyle...
YanıtlaSil