Cabbar Kız



Ne çok işitirdi Yeter bu cümleyi etrafındaki insanlardan. Biraz da gurur duyardı kendisiyle. Bunu iltifat sayardı ki öyledir de aslında. RABbimizin eksikleri tamamlayan, kırılanları onaran, yaratılmışların hâlini iyileştiren, gerektiğinde hükmünü zorla uygulatan sıfatının bizdeki tecellisidir.

Aile içinde herkesin işini o çözerdi. Annesinin hem dert ortağıydı hem eli ayağı. Babasının finans uzmanı, kardeşinin annesiydi. İşyerinde de sevilen, aranan, kimin ihtiyacı varsa ucundan tutan olmaya çalışandı. En çok da şirketin şoförü severdi onu “Yeter abla bir tanesin” derdi ama ilginç olansa en az onun işini görürdü. Hatta ofise en erken gelenlerden biri olduğu için köşedeki boş yere kendi arabasını park etmekten başka bir şey yapmışlığı da yoktu doğrusu bu sevgiyi hak etmek için.

İş arkadaşlarını sevdiği için, kendi işi mesai sonrasına kalacağını bilse de, önce diğer insanların dertleriyle dertlenmeyi alışkanlık edinmişti ve hayatından da çok mutluydu.

Vakit bulup arkadaşlarıyla buluştuğunda da RABbinin başka bir esmasının özelliğini sergilerdi, hep canlı ve diri. Hiç, bittim bu hafta, çok yoruldum diye modu düşük gitmezdi insanların yanına. 

Yorulmaz mıydı? Genel de çok yorgundu aslında ama o kadar çok meşgul olması gereken insan ve olay vardı ki hayatında “bezdum daa bezdum” diyesi vardı ama buna bile vakti yoktu.

Bir akşam babası eve gelirken apartmanın merdivenlerinden yuvarlandı. Hemen hastaneye gittiklerinde doktor bir süre hastanede kalmaları gerekebileceğini, uzun tedavilere ihtiyacı olduğunu söyledi. Bütün aile yıkılmıştı.

Telefonlar susmuyordu. O, bir yandan annesiyle hastane koridorlarında doktor, ilaç, tedavi uğraşırken, bir yandan da kimsenin tadını kaçırmamak için arayan, eşi, dostu, akrabayı, “Her şey yoluna girecek, ALLAH büyük” diye teselli ediyordu.

Henüz 15 gün olmuştu. İş arkadaşlarından en kıymetlisi arayıp, “Yeter ne zaman geleceksin? Sen olmayınca senin işini de biz yapmak zorunda kalıyoruz, çok zor oldu hepimize…” diye bir konuşma yapınca, nezâketini bozmadan sürecin nasıl ilerleyeceğini henüz bilmediğini ama patronundan 1 ay izin aldığını söyleyerek kapattı telefonu.

İlk defa kendini çok çaresiz ve yalnız hissetmişti. Zihninde yaşadığı sahneler tek tek akmaya başladı. “Ona işi ben öğrettim, o yüksek lisansını tamamlarken onun yerine aylarca gece mesailerine kaldım ve şimdi benim yapmam gereken iş 5 kişiye bölündü diye bir ay beni idare etmekte mi zorlanıyorlar?”

Bir insana karşılık beklemeden sürekli veren taraf olmaya başladığımızda, onun işini yapmadığın ilk dakika şikayet etmeye ve kendi baş edemediği her sorunda hiç çekinmeden bizi suçlamaya başlar.

Çünkü biz ona “kıyamam” dediğimizde tek başına atlaması gereken zorlanmaları yaşamadığı için marifet kazanamaz. Dolayısıyla da hep biri benim işimi kolaylaştırsın ister.

Yeter böyle düşünüp, arkadaşına bilenmek istemiyordu ama zihnindeki sesleri de durduramıyordu. Neyse ki babasının tedavisi beklenenden daha kolay ve hızlı ilerliyordu. 3. haftanın sonunda evlerine çıkmışlardı. Haftada 2 gün tedavi için hastaneye gitmeleri gerekecekti. Bunu da annesi halledebilirdi, zaten mahallede bir sürü sevdikleri ihtiyaç halinde birbirlerinin yanlarında oldukları komşuları vardı. Onlar da mutlaka yardım ederlerdi.

İzni bitip işe başladığında her zamanki neşeli hâlinden eser yoktu. Onu gören arkadaşları yanına gelmiş, geçmiş olsun dileklerini sunmuşlardı. Ve yüzüne değil ama arkasından “babası çok kötü herhalde, baksana hiç yüzü gülmüyor” diye fısıldaşmışlardı.

Oysa çok kırgındı Yeter ve ilk defa duygularını bastıramayıp, söze dökmüştü. Şu anda yanına gelip çok üzgün olduğunu söyleyen arkadaşlarının bir çoğu, özellikle de üzerinde en çok emeği olan arkadaşı, geçmiş olsunu sadece telefonla söylemiş, hastaneye ziyarete gelmemişti. 

Masasına oturdu ve çalışmaya başladı. Ertesi gün de aynı şekilde davrandı. Tebessüm ve nezâketi yerinde duruyor, ama bu kız bizim kız değil diyorlardı. Sadece yardım isteyenin ucundan tutuyor ve kendisi kimseye “ay canım dur ben 2 dakikada halledeyim” diye atlamıyordu.

Ve bir süre sonra kendisini çok sevdiğini söyleyen insanların etrafından uzaklaştığını fark etti. “Vay bee, demek ki menfaat ilişkisiymiş bizimkisi. Ne salakmışım” diye içlendi. Ama hemen arkasından da “kendine gel” dedi. “Sen onların sevgisini kazanmak için yapmadın. Menfaat ilişkisiyle hayatlarını yürütmeyi tercih ediyorlarsa bu onların sorunu. Sen insanların işlerini kolaylaştıran olmaya devam et. Sınavına odaklan, diğer insanların hatalarıyla ilgilenme” diye kendisini uyardıktan sonra kısa süren üzgünlüğünden sıyrıldı.

Ama bir farkla! Sadece daha fazlasını vererek insanları mutlu etmediğini, çıkar ilişkisi kuran nankör insanları topladığını da fark etmişti.

Artık ihtiyacı olana, ihtiyacı olduğu kadarını vererek kurulan ilişkilerin gerçek olduğunu fark etmişti…


Yorum Gönder

14 Yorumlar

  1. Verdiğimiz tavizler hayatımıza öyle zarar verdi ki, bunu fark edebilmek hem lütuf hem de büyük acı

    YanıtlaSil
  2. İhtiyacı olana ihtiyacı kadar vermek

    YanıtlaSil
  3. Vermek sevdirmiyor nankör yapıyor

    YanıtlaSil
  4. Er ya da geç... Bir şeylerin farkına varmak önemli, kabule geçmek ise kıymetli... Emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  5. Enerjimizin yüksek olduğu zamanlarda canımızı önemsemeden yaptığımız yardımlar dönüyor dolaşıyor enerjimizin düşük olduğu zamanlarda bizi bulsa beklentimizden vuruyor.

    YanıtlaSil
  6. Adil olmayı öğrenmek için bazen tokatlamak gerekiyormuş :/

    YanıtlaSil
  7. Ne güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık 🍃

    YanıtlaSil
  8. İnsanoğlu nankördür. Bedel alan olduğunda o kadar hızlı nankörleşir ki inanamazsınız...

    YanıtlaSil
  9. Yardım sürekli olunca birilerini öyle tahata alıştırıyor ki bir süre sonra kendi yapması gerekenleri yardım edenin gorevi zannetmeye başlıyor insanlar...

    YanıtlaSil
  10. Yardım sürekli olunca birilerini öyle tahata alıştırıyor ki bir süre sonra kendi yapması gerekenleri yardım edenin gorevi zannetmeye başlıyor insanlar...

    YanıtlaSil
  11. Hayatta çalışkan insanların hep golü yediği yer...
    Farkında olmadan başkalarına daha fazlasını vererek ilişkilerimizi bozuyormusuz... acı... Ama artık gerçeği öğrenen olunca, doğru tepkilerle daha kaliteli ilişkiler kurmaya çalışıyoruz şükürler olsun...

    Çok kıymetli bir yazı...
    Kaleminize sağlık 🎀

    YanıtlaSil
  12. Hayatta al ver dengesini kurabilmek çok önemli.. inşallah o dengeyi her ilişkimizde kurabiliriz…

    YanıtlaSil
  13. Tum ilişkilerdeki dengeyi bozan bir konu ne kadar ince, anlatılmış.
    iyi niyetle de olunsa, karşı tarafın alanına fazla girilince, onların sorumluluklari alıninca ona da kendimize de halsızlik etmiş oluyoruz.
    Emeğinize sağlık 🎈

    YanıtlaSil
  14. bedel dengesi önemli, nerede olursa olsun, bir şey aşırılaşınca orada işler karışmaya başlıyor, elinize sağlık

    YanıtlaSil