Arzu yine arkadaşına dert yanıyordu:
-Zehracım, akşam eşim arayıp “İş yemeği var, bu müşteriyi bağlamam lazım yoksa bu yaz Maldivlere gitmeyi unut hayatım” dediğinde, adam benim için uğraşmasına rağmen aklıma kötü kötü şeyler geliyor, durduramıyorum. Kafam dağılsın diye mutfak çekmecelerini döktüm. Rafları sileyim de düzenleyip geri kaldırayım, böylece düşünmem dedim... Yine kafam gitti benimkine. Tutamıyorum ki düşüncelerimi…
-Müşterisi kadın mı acaba?
-Güzel mi?
-Benim adama göz koyar mı?
-Ahhh tuzluğum, şekerliğim, çay kavanozum… hepinizi Eminönü’nden aldım da kucağımda vapurlarda taşıdım da getirdim, şimdi başkaları mı kullanacak siziii. Aman yaaa hiç olur mu öyle şey. Adam beni aldatırsa mutlaka bunları da götüreyim yanımda giderken… ayyy düşündüğüm şeye bak, saçmalığa bak. Adam elden gidiyor ben şekerlik peşindeyim.
- Zehra, nasıl durdurucam ben bu beyni? Nasıl durdurucam düşüncelerimi? Az bi el atıver duruma yav, gözünü seveyim…
-Arzu, kelin ilacı olsa başına sürer. Ben de benim oğlan her arkadaşlarıyla çıktığında ona sigara mı yoksa alkol mü içirdi diye hayal ediyorum, aklım çıkıyor. Ne yollara düştü çocuğum vah vah diye üzülüyorum oturduğum yerden, yüz kere arıyorum zavallıyı. Halbuki çocuğum sinemaya gidiyor, vücuduna giren tek zehir patlamış mısırdaki trans yağ. Ama durmuyor ki kafam, sokaktaki çocukları görüyorum, TV’deki evden kaçan çocukları, intihar edenlerigörüyorum. Diyorum ki “Kesin bizimki de böyle ama haberimiz yok.” Bak ben sana diyeyim, izlemeyelim artık şu gündüz kuşağı programlarını, böyle gidersek bizim apartmanı komple ruh ve sinir hastanesine çevirecekler, haberin olsun…
Kimsenin düşüncelerini kontrol edemiyor olması çok garip değil mi?… Aklımızdan akıp giden cümleleri sanki biz yönetemiyoruz, huzurumuzu bozmak için en güzel zamanlarımızda özenle, koşa koşa geliyorlar sağ olsunlar. “Çılgın düşünceler aleminden merhaba! Sizin beyne ışınlanmaya geldik, fazla kalmayacağız çarşaf sermenize gerek yok” dercesine akıyorlar zihnimize. Şimdi kendimize baksak ya, en son neyi düşündük mesela ?
Beğendiğimiz çantayı almayı mı, yoksa çok istediğimiz o seyahate çıkmayı mı?
Yoksa biraz önce arayıp da ulaşamadığımız eşimiz, çocuğumuz ya da annemizde mi aklımız? Kimi mutlu edebiliriz diye düşündük mü hiç? Kendimizden başkasını düşündük mü? Başkalarını düşünürken bile aslında hep kendi açımızdan düşünmüyor muyuz? Bize bakan kısımlarla ilgilenmiyor muyuz sadece?
İnsan düşüncelerini, beyninden geçtiği sırada yönetemez, doğru. Aklıma tıpa takıp “Hayır, şu andan itibaren düşünmeyeceğim, geçmeyin buradan kardeşim, yol kapalı. Asfalt döküyoruz!” diyemiyoruz, evet. Hatta düşünmemeye çalıştıkça zihnimiz daha da oraya saplanıyor. Ama aslında beynimiz, algıladıklarımıza göre düşünceler üretir. Yani toplamda ilgi alanlarımı, gördüğümü, duyduğumu değiştirdiğimde, zihnimden geçen düşüncelerin de yönü değişmeye başlıyor.
Sürekli Instagram’da evi harika kadınları takip edince, “Ben bizim salona neler alsam” diye düşünüyoruz. Sürekli sabah kuşağı suç makinası programları izleyince “Pazara gidicem ama bana saldırıp beni kaçıran, bıçaklayan olur mu acaba” diye düşünüyoruz.
Tıp okumaya başlayınca “Hormonlar ne kadar tuhaf şeyler, her şeyi yöneten nasıl bir sıvı olabilir? Bir kimyasal formülü olan sıvı, ne hissedeceğimi nasıl belirleyebilir?” diye düşünüyoruz. Marangozun yanına çırak girdiğimizde “En dayanıklı koltuk hangi ağaçtan olur acaba?” diye düşünüyoruz. Bu çırak, o anda bu düşüncenin aklına gelmesini engelleyemez ama onu ağaçlarla ilgili düşündüren şey, o sırada gördükleri, işittikleri, yani algıladıkları…
İşte bu noktada, insanın canını şu sıkıyor, hani diyoruz ya “Yeni nesil çok düşüncesiz” diye. Acaba neden karşılarındaki insanı düşünmezler? Neden asansöre bindiklerinde kenara kayıp yeni gelenlere yer açmayı akıl edemezler? Neden amcalarının halini hatırını sormak akıllarına gelmez? Neden annelerinin de bir insan olduğunu, bu hayata sadece ona hizmet etmek için gelmediğini anlayamazlar?...
Çünkü, hayatlarında bu zamana kadarki hiçbir gencin hayatında olmayan bir şey var. (A)sosyal Medya… Onların algıladıklarıyla, annelerinin, babalarının algıladıkları o kadar farklı ki, haliyle düşünceleri de bambaşka oluyor. Benzer şeyler düşünemeyen insanlar da ister istemez ayrışıyorlar. “Benim kafamda olmayan biriyle ne konuşacağım ki? Hele ki benzer şeyleri konuşabileceğim milyonlarca alternatif kişi varken, bir tık uzağımdayken…” diyorlar, dile getirmeseler bile.
Eskiden değil genç, bir çocuk bile, annesinin üzgün olduğunu anlar, ona göre davranırdı. Çünkü algılayacağı başka bir şey yoktu ki. Tüm dünyası annesi, babası, varsa kardeşleri ve okuluydu… Şimdi bizim gençlerimiz yanımızda otururken bile kafayı gömüyor telefona. Bizimleyken bile bizi algılamıyor ki, nasıl bizi düşünsün? Hiç amcasının halini hatırını soran birisini görmedi ki, kendi aklına da bunu yapmak düşüncesi düşsün. Tam aksine, aile ziyaretine gidileceğinde kendini yerden yere vuruyor ben gelemeyeceğim diye. Çünkü evde kaldığında gezeceği web siteleri, amcasında çay koymaktan çok daha keyifli…
Can sıkıcı mı? Evet. Kendilerine çeki düzen mi vermeliler? Kesinlikle…
Ama bizim de üzerimize düşenler var… Sadece onların günahı değil bu. Onlar bu sistemin içine doğdular. Dünyayı bu zannediyorlar. Kendi algıladıkları dünyaya göre normal tepkiler veriyorlar aslında. Kripto para onları ürkütmüyor mesela.Sanal ve gerçek olmayan şeylere para akıtmaya öyle alışkınlar ki… Onların normali bu.
Eğer biz onların hayatına gerçeklik katmazsak, bizim gerçeklikle dolduramadığımız her yeri birileri sanallık ile dolduracak. Yani hayatlarına dolan sanallığın bir nedeni de bizim zıddını, yani gerçekliği onların hayatına ekleyemememiz.
Bedelinden keyif alan, yaşamı gerçeklikle dolu olan, düşünceleri doğru yöne yönelmiş çocuklar yetiştirmek ve sorularımızı yönetebilmek ümidiyle …
28 Yorumlar
Bedelimizden keyif almak 😍😍elinize sağlık
YanıtlaSilSüreçten keyif alan yaptığı ile sürekli mutlu olanlara….
YanıtlaSilDaha sabah iş yerinde gündem konu buydu. Biri diyordu ki benim çocuğun eline tornavida ver ne yapacağını bilmez... Hakikaten buyutmekle hayata yetiştirmek aynı değil. Çünkü hayat bir lunapark. İnis çıkış ve hep efektli. Ama.bizim çocuklarımız bu hayata ne kadar hazır?
YanıtlaSilElinize sağlık💐
İnsan neye bakarsa zihni onunla meşgul olur elinize emeğinize sağlık
YanıtlaSilNeyi algıladığın çok önemli çünkü bi süre sonra onu aktaracaksın…
YanıtlaSilAlgılama ve düşünme arasındaki ilişki çok güzel anlatılmış. Kaleminize sağlık 🍃
YanıtlaSilYaşantımıza da bir güncelleme gerekli sanırım. Edepten uzaklaşmadan ama çağı yakalayarak bir düzen mi kurmak gerekli?
YanıtlaSilKaleminize sağlık. Sosyal medyanın etkilerinden küçük bir pencere açtınız bize.. ALLAH razı olsun.
YanıtlaSilGERÇEK İNSAN OLMAK İÇİN GERÇEĞİ GÖRMEK VE ONA YÖNELMEK LAZIM. İNŞALLAH SAHTEDEN UZAKLAŞAN BİR ÖMRÜMÜZ OLUR
YanıtlaSilGüzel yazı...Uzakları yakın edenin yakınlarıda uzak oluyor...
YanıtlaSilDüşüncelerimiz hangi yönde?
YanıtlaSilDüşüncelerimizi yönetebilir miyiz? Peki Nasıl ?
Düşünce bedelinize sağlık 🌼
Etkilendiğim ve aydınlandığım bir yazı, maşAllah…
Teşekkür ederim ☺️
Ellerinize sağlık. Okumaktan keyif aldım. Akıcı ve bir o kadar da büyüyen bir toplamsal erezyon. Çok doğru tespit sosyal medya değil asosyalleştiren medya. Gerçeğe uyumlu yaşayıp sahteden her defasında arınmak dileğiyle.
YanıtlaSilDetayda analiz edilmiş, hassas irdelenmiş, gerçeğin gözlüğü ile gözlemlenmiş bir yazı... Emeğinize sağlık 🌸
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌼
YanıtlaSilHakikatten bir kez daha düşünmek lazım, “Sosyal medya mı? Yoksa Asosyal Medya mı?”
YanıtlaSilTeşekkür ederiz 💐
neyi algılıyorsak onu aktarıyoruz,Kaleminize sağlık 🌺
YanıtlaSilÇocuk ebebeynin yansıması. Ebebeyn nasıl olursa çocukta ister istemez onu modelliycek. Ama annenin elinden tlf düşmezken çocukta aynısını yapacak malesef . Hayırlı nesiller yetistirebilmek ümidiyle.
YanıtlaSilNe kadar kıymetli bir paylaşım olmuş. Birçok açıdan eğitim tadında kaleminize ve düşüncenize sağlık.
YanıtlaSilÇağımızın en büyük sorununa ne güzel değinilmiş..bence bu bir yazı dizisi olmalı ve bundan aonraki yazılar ebeveynlere stratejiler vermeli ♥️
YanıtlaSilİnsan algıladığı zamanla gerçeği oluyor.
YanıtlaSilO yüzden algıladığımızın gerçekliği yani normal olan değil doğru olan olması çok önemli.
İki tuşla kahraman olabilince insan çok şey kazanabilir zannediyor ama gerçek hayat çok başka...
YanıtlaSil“bizim de üzerimize düşenler var… Sadece onların günahı değil bu. Onlar bu sistemin içine doğdular. Dünyayı bu zannediyorlar.” O zaman şimdi üzerimize düşenleri düşünme zamanı…
YanıtlaSilGerçeklik katmak, Hayata ve ilişkilerimize de. Sosyal medya değil, gerçek medya , gerçek hayat...
YanıtlaSilTeşekkürler yazı için
İnsan neyi algılarsa onu bi süre sonra gerçeği kabul etmeye başlıyor
YanıtlaSilSosyal medya zihnimizi ne hale getiriyor anlamaya çalışıyoruz
YanıtlaSilGerçekten insanın bütün hazzını sanal, gerçek olmayan bir yere indirgemesi ne kadar acı değil mi?
YanıtlaSilBenzer şeyler düşünemeyen insanlar istese de istemese de ayrışıyorlar...
YanıtlaSilEğer biz onların hayatına gerçeklik katmazsak, bizim gerçeklikle dolduramadığımız her yeri birileri sanallık ile dolduracak. ... Bedelinden keyif alabilen, evlatlar yetiştirmek nasip olsun inşAllah...
YanıtlaSil