Hatasız Olanımız Var Mı?

 Peki, Şimdi… 

“En iyi yaptığım şey nedir?”

“Ya en kötü…”

“Sık yaptığım…”

“Yapmadığım...”

Bu soruları sık sık sormasak da kendimize,

“Ben bunu nasıl yaptım ya…” Ya da “Ben olsam bunu asla böyle yapmazdım...” gibi daha sık kullandığımız cümleler oluyor... 

Ortada bir hata varsa mutlaka bir suçluı arar insan.

“Senin hatan” derken sesini rahatlıkla yükseltirken insanoğlu, “Benim hatam” derken sessizce içinden söyler…

Oysa hata yapılmak için vardır zaten, mesele bu hatayı nasıl düzelteceğimiz.

Hata aslında bir sonuç. 

Ve her hatanın da bir karşılığı olur. Suçlu aramak yerine aslında sorulması gereken; “Bu sonuca, bu noktaya nasıl gelindi?  Ve ben bunun bedelini, karşılığını ödemeye hazır mıyım?”

“Kızım yediğin önünde yemediğin ardında. Ders çalışıyorum diye odana kapanıp bizi mi kandırıyordun sen? Gece gündüz ders çalışan insan, nasıl bu kadar düşük puan alabilir?  Ay çıldıracağım çocuğum konuşsana! Nedir bu notlar?” diyerek, yaklaşık yarım saattir kızının etrafında dönerek bağırıyordu Hande. Ve kendini durduramıyordu… 

Çocuğun hiç sesi çıkmıyor hıçkıra hıçkıra ağlıyordu sadece. Sonunda çekingen bir sesle “Anne, dünyanın sonu değil ya istediğim okul olmadı diye. Demek ki o okul hakkımda hayırlı olan değilmiş.” Demesiyle; Hande olduğu yerde kalakaldı. 

“Hakkında hayırlı olan budur” diye tekrarladı kızı.

“Yavrum sen hayrı, şerri, Hak’kı, batılı biliyordun da ders çalışmadan sınavda başarılı olamayacağını bilmiyor muydun?” diye avazlandı.

“Aslında odamda ders çalışıyodum ama içerden televizyonun sesi o kadar yüksek geliyordu ki konsantre olamayınca ben de tabletimden bir şeyler bakıyordum siz yatana kadar” diyerek özrü kabahatinden büyük oldu.

“Yani biz mi suçlu olduk şimdi?” Diyerek şaşkınlıkla olduğu yere çöktü Hande. 

Ortada suç ya da suçlu yoktu aslında. 

Sadece ev içindeki her bireyin kendi isteklerine göre yaşadığı bir hayat vardı. İnsan ihtiyacı olanın değil de isteklerinin peşinden gider. Ve bu sebeple de yeni çıkan diziye çok hâkim olurken, yan odada ki çocuğunun ne yaptığından habersiz kalabilir.

İnsan üstüne düşen sorumlulukları yerine getirdiğinde, görevini de başardı zanneder. Ve ödül ister. “Biraz eğleneyim der. Kafamı dağıtayım ”der.  

Oysa bu yaptıkları insanı güçlendirir. Asıl hediyesi budur. Bunu fark edebilen ise çok azdır. 

Tıpkı insanların aile olmadığını fark edemediği gibi…

Günümüzde evlerimizde de evimizin dışında da çok bireysel yaşamaya başladık. Çok çalışıyoruz. Çok ihtiyaçlarımız var ve yetiştiremiyoruz hiçbir şeyi… Ne zamanı… Ne gelirimizi… Ne yaşamayı…

Çocuklarımızı bizim istediğimiz okullara gitsin diye…

En güzel, en organik, en doğal ürünlerle besleyebilmek için…

En iyi yerlerde gezebilsinler diye…

En marka kıyafetleri giyebilsinler diye…

En iyi öğretmenlerden en özel dersleri alsınlar diye…

Çok çalıştık.

Ama o uzun ve yoğun saatlerden sonra eve geldiğimizde…

Onların geleceği için çalışmaktan pestillerimiz çıkmış olarak eve döndüğümüz de neler yaptık?

Aynı evin içinde birbirimize teğet geçerken. Çok yoğun veya çok yorgunken.

Nankör olduklarını onlara hatırlatırken, daha ne yapacağımızın hesabını onlara sorarken...

Onlara ders çalışmaları için emirler yağdırırken…

“Daha ne yapacağım?” derken…

Aslında soru bu mu olmalı?

Sadece kendi yaşamak istediğimiz hayatları onlara yüklerken vebalini de ödemelerini beklemek mi gerçek problem…

Peki, ne?

Günümüzde her yerde ‘Etkili İletişim’ ya da ‘İlişkide Nasıl Etkin Olunur?’ anlatılırken biz ne yapıyoruz?

Bu iki kelimeyi aynı anlamda kullanıp, atıp tutuyor muyuz?

Biliyor muyuz ne demek olduğunu?

Ve aslında aralarındaki en büyük farkın bağ kurarak oluştuğunu. Yani karşımızda her kim olursa olsun onun söylemediği, dile getirmediği ihtiyacını anlayabiliyor muyuz?

 Hande’de kızının ihtiyaçlarını anlayabilmiş miydi? Çözebilmiş miydi?

Annesi ona bağırırken, onun ağlamasının sebebi annesinin onunla ilgilenmemesi ve annesini özlemesi olabilir miydi? 

Annesiyle vakit geçirme isteği olabilir miydi?

Ve her defasında emirler yağdırılırken, başarısızlıkları yüzüne vurulurken anlaşılmadığını hissetmesi olabilir miydi?

Ama insan kendi rolünün gerçeklerini yanlış tanımladığında karşısındakini suçlamak en kolayıydı. Çocuğuna hesap sorması kolay olandı. 

Kızı ona bunları arka arkaya sıraladığında çok utandı ve çok üzüldü. Uzun zamandır ilk defa gerçekten konuşuyorlardı. 

Oysa Hande bir anne olarak yapılması gerekeni yaptığından o kadar emindi ki. Ama gerçeğin bu olmadığını anladığında, zannettiği gibi olmadığını anladı. Birbiriyle sohbet ettiler. Uzun zamandır bu kadar sessiz ve sakin bir sohbet olmamıştı aralarında…

“Haklısın, hakkında hayırlı olan budur. Fakat bir süreci bazı hatalarla kapattık şimdi hep birlikte yeni bir başlangıç yapalım.” Derken kurdukları gerçek bağ anneliği yeniden tanımlamasın gerektiğini hissettirdi… Kalbinin bir kenarında vicdan azabıyla…

İnsan yanılabilir ama her zaman daha doğrusunu bulabilecek için ihtiyacı olana sahiptir. 

Her hatadan dönülür. Yeter ki hata yaptığını fark etsin.

  

Yorum Gönder

16 Yorumlar

  1. Herkes kendince haklı ama gerçek bir, sana göre bana göre değil gerçeğe göre kararlar aldığımız günler dilerim

    YanıtlaSil
  2. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  3. Rolünün gerçeklerini yanlış tanımlamak… İnsanın düşünmesini sağlayan bir yazı. Kaleminize sağlık 🍃

    YanıtlaSil
  4. İnsanın en kolay yaptığı şey karşısındakini suclamaktır

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım insanlığın varoluşundan itibaren en büyük problemi bu… çok önemli bir noktaya değinilmiş. Özellikle çocuklara daha fazla imkan sağlamak için çok çalışırken onların ruhlarının ihtiyacını görememek

      Sil
  5. Tam da bu sorunu yaşarken okuyorum bu satırları….

    YanıtlaSil
  6. Bu hikayenin sonu kötü bitecek diye korkuyordum. Neyse ki anlaştılar.
    İnsan yaptığının doğru olduğunu yapabileceği her şeyin en iyisini yaptığını düşünüyor da karşı taraf acaba bunu mu istiyor ? Gerçek ihtiyacı nedir? Başkalarına suçlamak kolay da ... Ortaya çıkan Olumsuz sonuçta benim payım nedir , onu görmek gerekir. Aynaya bakmalı değil mi.

    YanıtlaSil
  7. “İnsan kendi rolünün gerçeklerini yanlış tanımladığında karşısındakini suçlamak en kolayıydı.”

    YanıtlaSil
  8. Tabii ya; bizler onlar icin iyisini isterken, her şeyin iyisini alırken? eksik bir şeyi kalmasın derken, isteklerini karşılarken, nasıl da gormuyoruz gerçek ihtiyaçlarıni. Ne guzel ifade edil.iş. Teşekkurler bu güzel yazı için :)

    YanıtlaSil
  9. Bir süre sonra insanın inandığı şey gerçeği oluyor...
    Emeğinize sağlık ✍️💐

    YanıtlaSil
  10. İnsan ihtiyacı olanın değil de isteklerinin peşinden giderken hata yaptığını fark edebilmesi duasıyla....

    YanıtlaSil
  11. Gönlünüze sağlık, bu yazı ilişkileri rahatlatır. 🌸

    YanıtlaSil
  12. Aktarım arttıkça algılama azalır… Şimdilerde çoğu insan aktarma isteğinde…dinlemek isteyen çok az…

    YanıtlaSil
  13. Ne güzel bir yazı emeklerinize sağlık. Çevremizdeki insanların gerçek ihtiyaçlarına göre davrandığımız ve tepki verdiğimiz günlerimiz çoğalır inşAllah ☘️

    YanıtlaSil
  14. Yanlış yerlerde yapılan ihtiyaç giderme; doğru yerdeki ihtiyaç giderme hakedişimizden alır…
    Ebeveynlerin, ‘Daha ne yapacağım?’ Sorusu bunun delili…
    Çocuk yetiştirme konusunda bilinci açan bir yazı olmuş, maşALLAH 🤍
    Kaleminize sağlık 🌼

    YanıtlaSil
  15. İlişkilerde nasıl usta olunur? u anlatan, sıkı bir bağ için sıkı bir kalibrasyonun olması gerektiğini hatırlatan bir yazı…
    MaşAllah 🌸
    Kaleminize sağlık 🫶🏻

    YanıtlaSil