Kıyasım Kendimde Mi?

Elma, terazi

"Kızım, senin bu tercihlerin yüzünden ben rezil oluyorum el aleme. Şu haline bak! O kadar okuttuk seni, o kadar paralar döktük... Arkadaşlarının hepsi yurtdışında okudular, oralarda iyi firmalarda çalışıyorlar. Sen de okudun okumasına da gittin evlendin çoluğa çocuğa karıştın. Bilseydim böyle yapacağını hiç tenezzül etmezdim, kendimi yormazdım sana bu kadar yatırım yapmazdım."

Safiye'nin kafasında yankılanıyordu babasının bu kalp kırıcı cümleleri... Hayatı boyunca düşkün olduğu babasına karşı kendisini kanıtlamaya çalışmıştı. Her defasında da kanıtlayamaması on da açlık oluşturmuştu. Çok uğraşmıştı ama her seferinde daha aç ve daha yorgun bir şekilde elleri bomboş geri dönmüştü. 

Bugün de o günlerden biriydi. Büyük umutlarla eşi Serkan ve çocuklarıyla babasının evine ziyarete gitmişti. Ailelerinin yeni bir üyesi olacaktı ve bu haberi Safiye babasına duyuracağı için çok heyecanlıydı. Babasının onu yermelerine alışık olmasına rağmen vereceği tepkiyi tam da kestiremiyordu. Bu da onu hem heyecanlı hem de gergin yapıyordu.

Babasının evine vardıklarında kahvaltı onları bekliyordu. Kahvaltı bittikten sonra çaylarını alıp televizyonun karışındaki koltuklara geçmişlerdi. Babası belki de Safiye'den bile yaşlı olan koltuğuna oturmuş, bir yandan televizyona bakıp bir yandan çayını yudumluyordu. Çok konuşmazdı, konuşmayı da sevmeyen bir adamdı Safiye'nin babası. 

Çoluğu çocuğu uzaktan sever, arada kafalarını okşar, pek kucağına da almazdı ama herhangi bir ihtiyaçları olsa hemen koşardı. O sevgisini ihtiyaç gidererek gösterirdi.

Ancak ihtiyacı doğru deşifre edemedikten sonra nasıl ihtiyaç gidersin insanoğlu değil mi? 

Babasına kendisi için güzel olan haberi verdiğinde babasının yüz ifadesi sertleşmiş ve içli bir "Off" çekmişti. Bu tepkisine Safiye'nin bozulduğunu anlasa da geri adım atmamış hatta daha da üzerine gitmişti babası. Safiye de hem çocukları hem de eşi üzülmesin diye sesini çıkartmamış, başını dik tutmuş, babasına "Güzel hafta sonu" dileyip arabaya binmişti. 

Babasıyla hayata farklı bakıyorlardı. Safiye, mutluluğun sadece para, şöhret ve kariyerden ibaret olmadığını ve doğru bir aile kurabilmenin hayattaki en büyük başarılardan biri olduğunu düşünüyordu. Babası ise çoluk çocuk, aile işlerini angarya olarak görüyordu.  Zaten bu sebeple aileleri dağılmıştı... O da kendi bildiğine göre en iyi imkânları ailesine sağlamıştı. Oysa insanın ailesine, çocuklarına imkân sunuyor olması onları yetiştirmesi anlamına gelmiyordu...

Canı sıkkın bir şekilde yolu izliyordu Safiye. Farklı bir yola girdiklerini fark edince.

“N’oldu Serkan eve gitmiyor muyuz?” diye sordu.

“Yok, çocukları anneme bırakacağız. Bir yere götüreceğim seni.” diye cevap verdi Serkan.

“ALLAH ALLAH nereye gideceğiz acaba?” diye düşündü Safiye. Öğrenene kadar adamın başının etini yerdi ama babası sağ olsun bütün enerjisi çekimişti. Safiye’nin kayınvalidesinin evine gelmişler, Serkan arabadan inip çocukları organize edip annesine bırakıp, arabaya geri dönmüştü.

“Eveet! Hazır mısın?” diye heyecanla döndü Safiye’ye.

“Hazırım hazır olmasına da biraz korktum, nereye götürüyorsun beni diye merak etmiyor değilim.” Diye endişeyle cevap verdi Safiye.

“Haha, kaçırıyorum seni  Hadi gidelim.” Dedi gülerken Serkan.

Bir süre arabayla gittiler, Safiye’nin bildiği bilmediği yollara girdiler. Ve sıra sıra otellerin olduğu bir sokağa girdiler. Yıkık dökük bir otelin önünde durdular.

“Safiye’m” dedi yutkunarak, nereden başlayacağını bilemeden. “Bu benim eski bir müşterimin oteli. Zamanında ona bir proje çizmiştim. Aynı metrekareye sahip iki arsanın arasında kalıp seçim yapamamıştı.  Adam ilk geldiğinde otelini nereye yapmak istediğine karar verememişti. Ama aklında nasıl bir otel yaptırmak istediğine dair fikri vardı. Butik bir otel yaptırmak konusunda çok netti. Lüks otelleri çok eleştirirdi. -Bir su için bu kadar para mı alınır? Hırsız bunlar derdi.- Ve kendi bütçesine göre bir planlama yapmıştı. Borç ile iş yapmayacaktı. Ne istediğini bilen, kendine güvenen bir adamdı. Tüm işaretler güzeldi, ben de projeyi kabul ettim. Başladık çizmeye...” 

Yere eğildi, kırık dökük camlardan alırken derin bir iç çekti Serkan.

“Aradan iki ay geçmişti, iki ayda hem dış hem de iç cephesini bitirmiştim. Büyük bir hevesle sunduğumda işler hiç beklediğim gibi olmadı. Müşterimin tavırları tamamen değişmişti. Ofluyor pufluyordu. Konuştuğumuz projeye varoş, salaş ve mahalle arası otel bu. Buraya uymaz diyordu. Ne gördüklerime ne de duyduklarıma inanabilmiştim. Ama onayladığımız, istediğimiz buydu desem de artık fikrini değiştirdiğini söylüyordu. O zaman büyük bir hayal kırıklığıyla ellerim bomboş şekilde o toplantıdan çıktığımı hatırlıyorum.” Diyerek derin bir nefes aldı. 

“E peki ne oldu sonra adamın istediği gibi çizmedin mi projeyi?” diye merakla sordu Safiye.

“Çizmedim. Her ne kadar para da alacak olsam adamın fikri ve konuşmalarının değişmesi güvenimi sarstı. Aylar sonra başka bir mimar arkadaşımla çalıştığını öğrendim. Bana söylediğinin tam tersi, bütçesinin çok üzerinde, çok lüks bir otel yaptırdı o arkadaşıma. Bu tutarsızlığa bir türlü anlam veremediğim için kendimi tutamadım da ona sordum. Bana ne anlattı biliyor musun?”

“Ne anlattı?” diye hayretle bekleyerek sordu Safiye.

“Kendini yanındaki otelin sahipleriyle kıyaslamış. Onların takıldıkları mekânlara gidiyor, onların bindiği arabalara binmek için imkânlarını zorlamış. Uzun lafın kısası lüks otel sahiplerinin sahip olduklarını istiyordu. Adam onların tüketimlerine yetişebilmek için bankadan kredi üzerine kredi çekmiş, bu sokaktaki en lüks oteli yaptırmıştı. Bu sırada gayet keyifli olan adam imkanları isteklerini karşılamadığı için anksiyete problemi olan bir tansiyon hastasına dönmüştü. Mimar arkadaşımı diğer otellerden daha şaşaalı olması için sürekli sıkıştırıp, ne zaman bitecek diye zorluyormuş. Adam hırslanmış, isteklerini yönetemeyen bir insana dönüşmüş ve ciddi kaygı ve stres yaşayan biri olmuştu. Sonunda istediği otele sahip olsa da, kendisini kendisiyle kıyaslamadığı için, kıyası sokaktaki diğer otel sahipleri olduğu için bu otelin ömrü de iki senede doldu. Aslında adam kendi eliyle kendine zulmetti, farkında değildi.”

Safiye eşinin anlattıklarını hayretle dinliyordu. Serkan elindeki cam parçasını aldı, yıkık binaya doğru attı.

“Safiye, sen kendini kendinle kıyasladın. Hep dününden daha iyi olmaya çalıştın. Sen kendine iyi gelen neyse onu yaptın. Hayatın sana verdikleriyle mutlu oldun. Hayatın verdikleriyle yetindiğin için de hayat sana çok güzel bir aile nasip etti, çok güzel bir iş nasip etti ELHAMDÜLİLLAH. Çünkü sen haddini bildin. Ne kaygın oldu, ne stresin. Ara ara üzüldük, ara ara mutlu olduk. Eğer şimdi sen babanın dediklerine takılıp kendini ‘komşunun kızıyla’ kıyaslarsan kendine zulmedersin. Her zaman bu hayatta senden daha iyisi olacak, senden daha kötüsü de olacak ama hiçbir zaman sen olmayacak. Ben hem seninle, hem de ailemizle gurur duyuyorum. Bir an olsun bile değiştirmek istemezdim. Lütfen kendini bugüne kadar kendinle kıyasladığın gibi, kendinle kıyaslamaya devam et. Babanın söylediklerine de alınma, çünkü o doğru değil.”

Safiye’nin duydukları karşısında ağzı açık kalmıştı, çok duygulanmıştı. Ne diyeceğini bilemiyordu.

“Ya Serkan... Ne diyeyim ki şimdi ben sana bilemiyorum. Seni seviyorum demeden seni seviyorumu hissettirdin bana” 

Hem tebessümlü hem de gözleri ıslaktı Safiye’nin. Artık içindeki sıkıntı kalkmış, yok olmuştu. Gerçekten de hayatın verdikleriyle çok mutluydu, başka hiç bir şeye ihtiyacı yoktu.

“Değil mi? Süper bir kocayım biliyorum zaten. Şimdi sana iki top da fıstıklı dondurma alacağım artık benden başkasını gözün görmeyecek” diye eğlenerek yürürken, “Off Serkan, yürü hadi gidelim madem” diyerek Serkan’ın elinden tuttu Safiye. 

Yorum Gönder

21 Yorumlar

  1. Dününe göre kendini kıyaslamak insanı rahatlatan bir ölçü. Emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  2. Her zaman bizden daha iyisi, daha kötüsü de olacak. Önemli olan kendi dünümüzden daha iyi olabilmek…

    YanıtlaSil
  3. Çok duygusal keyifli bir yazi elinize sağlık. Insan kıyaslayarak karar veriyor ama kimi kimle neyi neyle kıyaslıyoruz.Kur'an da Peygamber bile "sizin dininiz size benim dinim banadır ben sizin taptıklarınıza tapacakta degilim "diyor. Ben kimim ne istiyorum bu istegim beni dünümden daha mutlu ve başarılı yaparmı? Diye bir kıyas koyabil.ek önemli olan...

    YanıtlaSil
  4. kıyasımızı kendimizden daha iyi imkanları olanlara göre yaparsak hayal kırıklıkları yaşarız.

    YanıtlaSil
  5. Çevresindeki insanların kendini iyiye götüren olması işte bu kadar önemli. İnsanın yeter ki kıyası kendi olsun. Hakkedişi de bu oluyor işte

    YanıtlaSil
  6. İnsan oğlunun en büyük handikapı. Başkasıyla kıyas. Çözüm çok net anlatılmıştır.Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Harika bir yazı, elindekilerden mutlu olmak, tatmin olmak… emeklerinize sağlık 🌷

    YanıtlaSil
  8. Emeklerinize sağlık

    YanıtlaSil
  9. Çok doğru tesbit ve çok güzel bir anlatım kaleminize yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil
  10. Öyküdeki sektörler isimleri değişse de nasıl tutarlı!.. Dilerim Safiyeler hep doğru referansla, gayretle devam etsin :) 🤍

    YanıtlaSil
  11. Güzel bir hatırlatma oldu, özellikle ihtiyaç gören bir insan konusunda nede güzel yapmış Safiyenin eşi. Kıyası kendiyle olan ve ihtiyaç görenlerden olabilmek dileğiyle🌷

    YanıtlaSil
  12. MaşAllah ne güzel bir yazı olmuş. Kafamızda farklı pencereler açtı. Kaleminize sağlık 🌸💐

    YanıtlaSil
  13. Haddimizi bilmenin ölçüsü; kıyasımız nerede?
    Duygulandıran aynı zamanda tebessüm ettiren bir yazı olmuş 🥹
    Kaleminize sağlık 🌼

    YanıtlaSil
  14. Handan Gencer Keskin23 Ağustos 2024 05:25

    Dününden daha iyi olmak isteyenlere bilinç açtıran ,okuyanı kendine getiren çok güzel bir yazı olmuş . Yazana yazdirana çokça teşekkürler 🥰

    YanıtlaSil
  15. Neden hep gözümüz başkalarına takılıyor?! Sırf bu yüzden ne kadar gereksiz gerginlikler taşıyoruz... keşke bilseydik kendimizi kendimizle kıyaslamanın kıymetini...

    YanıtlaSil
  16. İnsanın kendini sadece dünüyle kıyaslaması…çok doğru , bazen kolay olmasa da😊
    Emeğinize sağlık, sıcacık bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  17. İnsan kıyas yapmalı ama daha üstdekine göre değil aşağıdakine bakıp yapar ise doğruyu görmesi daha net olur.

    YanıtlaSil
  18. Ne güzel bir hatırlatma olmuş!
    Sen den daha iyisi, daha güzeli, daha zengini ( uzayıp gider bu liste ) ama sana verilen imkanlar da onda olmayacak.. Mukemmel.bir sistem, şaşmaz bir adalet var. insanlar, başkasındaki imkanlara bakarken, kendi imkanlarını göremiyor..ne yazık böyle yapmamıza!

    YanıtlaSil
  19. Kıyasın kiminle…

    YanıtlaSil
  20. Tazelenmek isteyen okusun😉

    YanıtlaSil