Sınavım Var Anne!


Daha dün gibi altını bezliyordum, mamasını ağzına tıkmaya uğraşıyordum. Ne yapsam hayran kalıyordu. Şimdi çaldığım müziği bile beğenmiyor. Arka koltukta kulaklıklarını takmış kendi kendine mırıldanıyor. Bizi duymak bile istemiyor. Oysa iki sene önce radyodaki şarkıya birlikte avaz avaz eşlik ediyorduk…

On üç sene dile uzun, ömre kısacık. Arka koltukta oturan genç kızın kendi küçük kızı olduğuna inanamıyordu bazen. Artık benimle dışarı çıkmak bile istemiyordu, evde tek kalmaya razıydı. Zaten biz evdeyken bile vaktinin çoğunu odasında geçiriyordu. Sık sık bir bahaneyle içeri girip ne yapıyor diye kontrol etsem de bazen doğrumu söylüyor emin olamıyorum. Çünkü “telefonla arkadaşlarımla online çalışıyoruz tek çözemediğimiz soruları çalışıyoruz” diyor. Kulağa da mantıklı geliyor. 

Bazen de çok yoruldum mola verdim diyor yine telefonu elinde. Mola verdiysen hadi çıkıp yürüyelim diye birlikte bir şeyler yapmaya teşvik ediyorum motivasyonu yükselsin diye ama “yok anne çıkamam çok dersim var” diyor. “kızım moladasın ya diyorum “ yatağından kalkıp masasına yöneliyor ve “masamdayım anne iki dakika dinlendirmedin. Çıkar mısın, çalışacağım” diyor ve muhabbet yine kesiliyor.

Ayşe teyzemi o da çok seviyor diye benimle gelmeye razı oldu bugün, yoksa yine evden çıkaramazdım. Neyse ki sadece bizim evde böyle değil durumlar. Yoksa kendimi kötü bir anne zannedeceğim ama bütün arkadaşları böyle davranıyormuş. Zamane işte ne yapacağız. Annem de bize derdi “Zamane işte ne yapacağız.” Biz de onu anlamazdık. Zaman değişti. Şartlar, ortam değişti ama kuşak farkı değişmedi demek ki…

“Sınav stresi var diye hiç ses çıkarmıyoruz. Ne istese yapmaya çalışıyoruz ama bir türlü mutlu olmuyor. Ergendir gergin tabi diyoruz. Ne dese “tamam” diyoruz. Biz sustukça daha çok bağırıyor. Yapsak kızıyor, yapmasak kızıyor. Sanki yemek pişirmekle suç işlemişiz gibi azarlıyor. “yine mi köfte? Fasulyemi? Bu evde başka yemek pişmez mi?” Valla duyan zannedecek her gün aynı yemeği yapıyorum. Neyse bu seneyi atlatınca geçecek İNŞALLAH ama YETERRRR diye çığlık atasım var. Fakat şu sınav geçene kadar dişimizi sıkacağız. Çocuğun hayatını şekillendireceği yıldayız ne de olsa. Ana-baba olarak fedakarlık yapmak tabii bize düşüyor.”

Nurten konuştukça teyzesi içinden tövbe tövbe diyordu. Sonra dayanamadı ve “ Aaaa ağzından çıkanları kulağın duysun güzel kızım” dedi. “ Ne demek sınav senesi. Ağaç yaşken eğilir. Bu sene eğitemeyip tepenize çıkardığınız çocuk seneye nasıl düzelecek acaba? Şimdiki gençleri o kadar tembel ve marifetsiz yetiştiriyorsunuz ki. Yok, yanlış söyledim, yetiştirmiyorsunuz. Siz sadece büyümesini gözlemliyorsunuz. Sonra da bu gençlerden bir şey olmaz. Ya da zaman değişti bunları da böyle kabul edeceğiz diye cümlelerle çocuğun anormal hallerini normalleştiriyorsunuz. İşinize gelince zamane, gelmeyince işe yaramaz oluyorlar. Üzülüyorum ben bu neslin çocuklarına.”

Otobüste yer vermiyorlar diyoruz da, biz evde kendimize yer vermeyi, yanımızda düzgün oturmayı bile öğretmezken, başkalarının çocuklarının bize saygı duymasını bekliyoruz. 

İnsan yetiştirmek emek ister. İstediği yemeği hazırlayıp, ders çalışması için uygun ortamı sağlamak ya da gücümün yettiği en iyi okula göndermekle iş bitmiyor.

Ne diyordu Türkan Şoray “sevgi emek ister” bir de şarkı sözü vardı. ALLAH rahmet eylesin, rahmetli Barış Manço “ben seni seveyim sen beni say ki bozulmasın ağzımızın tadı” derdi.

Ben onu koruyup, kollayacağım. Onun için en doğru olan okulu seçeceğim, ders yapması için uygun ortamı hazırlayacağım elbet ama o da yemekte bizimle oturup sohbete katılacak. Aile olduğumuzu unutmamak bağları güçlendirebilmek için ona emek harcadığım gibi onun da evle ilgili görevleri ve bize jestleri görevleri olacak ki; çocuk da bir hayatı olduğunu fark etsin, hayatındaki önemli ve daha az önemli değerleri ayırt edebilsin.

Yarış atı gibi okul, dershane, özel ders… Sonra yüzüme boş boş bakan bir nesil yetişiyor. Masayı toplattığımda kötü anne olmuyorum. Masa toplamayı öğretmediğimde de kötü anne oluyorum. Hastalandığımda bana bir çorba yapmayı akıl edemiyorsa ben onu okulda başarılı ama hayatta güçsüz yetiştiriyorum demektir. Hayat okuldan ibaret değil ki evladım. 

En iyi versiyonu dersleri iyi ve söz dinleyen, otur deyince oturan, kalk deyince kalkan çocuk zannediyoruz. 

Oysa ki, düşünebiliyor mu? 

Hayatta karşılaştığı problemleri çözebiliyor mu?

Yaşına göre sorumluluk bilinci ne kadar gelişmiş?

Tepkilerinin ve seçimlerinin kalitesi ne durumda?

Ne istediğini biliyor mu? Bilgi ve becerisi soyutta da gelişmiş mi? 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; çocuğun ağlayacaksa senin yanında ağlasın, sen beceri kazanmasına izin vermediğin için başkaları ağlatmasın…

Nurten çok şaşkındı. Ayşe teyzesi ne güzel düşünürdü, hayat üzerine kafa yorardı. Genç kızken onlara da ne güzel öğütler verirdi.

“Haklısın aslında teyzeciğim” dedi. “Çocuk ekmek kesmeyi bilmiyor, elini keser diye ben de ona bırakmıyorum zaten ama biz onun yaşındayken her işi bilirdik. Anneme çok yardım ederdik. Bu küçük ev işlerinin bile hayatta marifetlenme ve problemlerin çözümlerine ulaşabilme için fayda vereceği hiç aklıma gelmemişti.”

Hayatımız da hiç aklımıza gelmeyen başka neler vardı? 

 

 

 

 

Yorum Gönder

9 Yorumlar

  1. Gerçekten de çocuğumun en iyi versiyonu ne

    YanıtlaSil
  2. Emeğinize sağlık. 🇵🇸🤲🤍

    YanıtlaSil
  3. Şimdiki zamanın ebeveyn-çocuk problemine değinilinen çok güzel bir yazı olmuş. Şu an yetiştirildiği düşünülen ama aslında yetiştirilmeyen çocuklar… Emeğinize sağlık 🍃

    YanıtlaSil
  4. En iyi imkanları sunduğumuzda en iyi anne baba olduğumuzu zannediyoruz ne büyük yanılgı.. Çocuğumuzu büyütmekle değil de yetiştirebilmekle ilgili dertlerimiz olmalı aslında..

    YanıtlaSil
  5. Bütün bunların çaresi aslında çok önceden başlıyor, daha evlenirken insanın neyi istediğini bilmesinden, çocuğu nasıl yetiştirmek istediği ile başlıyor. Anne babının da her 2 ailenin de birbiri ile uyum içerisinde olması ve aynı dili konuşmasından başlıyor…

    YanıtlaSil
  6. Bir an bizim ev zannettim
    Gözlerim doldu okurken
    Çok doğru tespitler
    Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Çok doğru bir nokta. "Sevgi emek ister."

    YanıtlaSil
  8. Ezbere yaşayarak ne kadar yaşam heba oldu... Hiç mi düşünmedik dememek için "Başıma gelenler bana ne diyor"

    YanıtlaSil
  9. Ne kadar aydınlatıcı bir yazı ellerinize saglik

    YanıtlaSil