Hedef bu değildi …


Derslerine çalışmadığı söylenemezdi ama yine de karnesi hiç beklediği gibi gelmemişti. Annesi gerçekten çok kızgındı. “Yediğin önünde yemediğin arkanda! Daha ne yapmamızı istiyorsun evladım? Her şey senin derslerini iyi çalışman için…” dedi. Belli ki bütün yaz boyunca burnundan getirecekti annesi. Bir süre istediği gibi davranıp gönlünü alırsa unutturabilirdi kötü karnesini. En azından okul açılana kadar… 

Hafta sonu annesinin gözüne gözükmedi, odasına kapandı ve bütün gün tabletiyle oyun oynadı. “İyiymiş ya!” dedi. “Karnem kötü diye üzüldüm ama annemin gözüne gözükmediğim sürece bütün yazı tabletimle geçirebilirim.”

Pazartesi sabah kahvaltıya oturduklarında, tabii ki tableti ile geldi masaya. Annesinin gözüne baktı. “O tablet masaya gelmeyecek dememiş miydim?!” diye kızacaktı şimdi ama bir sevimlilik yapacaktı ve annesi de TAMAM diyecekti.

Fakat öyle olmadı “Şimdi o tableti çekmeceye koyuyorsun ve ben izin verinceye kadar -ki bir daha izin vereceğimden hiç emin değilim- ellemiyorsun.” Şakaydı herhalde. Gözlerinin içine baktı annesini, hiç şaka gibi gözükmüyordu. Önce gülümsedi , işlemedi. Kalktı annesinin boyuna sarıldı. “Ne kadar süreyle anneciğim? “dedi. “2 saat olur mu?” Bu sefer annesi gülümsedi. “2 saat olur, 2 yıl olur, bu evden ayrılana kadar olur… şu anda onu bilmiyorum.” Ne biçim laflardı bunlar böyle? Ne yapacağını gerçekten bilmiyordu Çünkü ilk defa annesini bu kadar kararlı ve sakin görüyordu. “Bir süre dediği gibi davranayım, nasıl olsa siniri geçer” dedi ve tableti çekmeceye koydu.

“Afiyet olsun” diye masadan kalkarken, “Tabağını bardağını mutfağa bırakmayı unutma” dedi annesi. “Pardon anneciğim” dedi hemen söyleneni yaptı.

Odasına girdi. Ne yapacaktı şimdi tabletsiz? Oyuncaklarına baktı, dokundu onlara, biraz oynamak istedi olmadı. Eline bir kitap aldı. “Kitap okuduğumu görürse annemin kalbi yumuşar ve bana izin verir. Onu derslerimi toparlamaya çalıştığıma ikna edeyim yeter ki” dedi ve yatağının üzerine oturup kitabını okumaya başladı.

Annesi odasının önünden geçerken, onu yatağının üstüne kitap okurken gördü. Gülümsedi. Öğlen yemeğine çağırmak için geldiğinde yatağın üstüne uyuya kalmıştı.

“Hadi Uykucu yemek hazır” dedi annesi. Masaya oturduğunda gördüğü rüyayı anlattı. Kitaptaki sihirli kaleye girmişti. Abisi ile annesi rüyasını dinlerken çok güldüler. Çok saçmaydı anlattıkları ama uzun zamandır masada sohbet edip eğlenmemişlerdi. Tableti olmazsa çok sıkılırdı normalde ama şimdi eğleniyordu. Eğleniyorlardı…

Gözü çekmecedeydi. Tam sırasıydı annesi bu kadar neşeliyken bu iş olurdu. Adımını atmıştı ki “SAKİN” dedi annesi. 

“Bisiklete binmeye gidebilir miyim?” “Tabii ki” dedi annesi. “Hatta biz de gelelim seninle parkta otururuz , temiz hava almış oluruz biraz.” Şaşkındı. Annem bana kızgın değil ama izin de vermiyor. Çok net! Sabahtan beri tabletine dokunmamıştı ama canı da hiç sıkılmamıştı.

Ertesi sabah annesi, “Hadi bize ekmek al gel fırından” dedi. Yine şaşırdı. Ne oluyordu? Tabletsiz geçen bir gün hayatında ne çok değişik şey olmuştu. Annesi ilk defa ya onu yalnız bir yere gönderecekti. “Tek başıma mı?” “Evet tek başına Yapabilirsin değil mi?” “ Tabii yaparım anne hemen gidiyorum” dedi.

Kahvaltıdan sonra yine kitap okudu. Sonra annesi temizlik yapıyordu, onun eline de bir bez verdi. Tozları aldırdı, sonra bir bez daha verdi. “Hadi git bisikletini temizle” dedi. Ütülediklerini odasına götürüp dolabına yerleştirmesini söyledi. “Ayaktayken bana bir su getir, al bunu mutfağa götür. Haydi şimdi çöpleri kapıya indir.”

Evde ne kadar çok iş varmış. Bunları annesi tek başına yapıyormuş da hiç fark etmemişler daha önce. Halbuki o koltukta oturup; “Anne su, anne acıktım” dan başka bir şey yapmamıştı şimdiye kadar. 

Annesi, “kitap oku” dediğinde sanki dayak atmış gibi hissederdi ama şimdi kahvaltıdan sonra kitaplarına kaçıyordu. Yaz tatili biterken, okuduğu kitaplardan aldığı keyif, tabletten aldığı keyfin üstüne çıkmıştı ve bir sabah annesi tabletini masanın üstüne bıraktı. “İstersen bir iki saat oynayabilirsin” dedi. Aslında çok istiyordu ama şimdi kitap okuması lazımdı sonra da dışarı çıkacaktı. Çünkü bisiklet sürmeye gidip gelirken bir sürü arkadaşı olmuştu parkta ve hep aynı saatte geliyorlardı, gitmezse onları kaçırırdı. Eve döndükten sonra da bir şeyler atıştırırlar sonra da annesi ile kutu oyunu oynuyorlardı. Bunların hiçbirinden vazgeçmek istemiyordu. 

Artık yatma saati yaklaşmıştı. Tablete elini uzattığında bu sefer de annesi “Bu saatte değil” dedi. “Yarın sabah istersen alabilirsin.” Sabah odaya geldiğinde annesi tableti yine Bırakmış mı diye baktı. Masanın üstünde yoktu. “Sorsam, istesem mi” diye geçirdi içinden. Sonra da “Bir sürü işim var benim bir ara bakarım” dedi ve “Masaya ne eksik? “diye sordu annesine.

Neden çalışan insanın çalıştıkça çalışası geliyordu? 

Neden yatan insanın yattıkça yatası geliyordu? 

Neden çalışan değil de yatan şikayet ediyordu? 

İşte şimdi anlamıştı…

Yorum Gönder

16 Yorumlar

  1. Hayatı içinde yaşamak ile dışardan yaşamak bu olmalı. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. her şey bedele çıkıyor.. insan neye bedel öderse ona kıymet veriyor...

    YanıtlaSil
  3. Zamanın en önemli sorununa değinmişsiniz emeğinize sağlık 🤍

    YanıtlaSil
  4. Bağımlılıktan insan kacirdiklarinin farkında bile değil :(

    YanıtlaSil
  5. Ne lezzetli bir yaşam :)

    YanıtlaSil
  6. Üreten insanın üretesi geliyor gerçekten..

    YanıtlaSil
  7. Emeğinize sağlık 💐

    YanıtlaSil
  8. Tatı bir yazı olmuş :) cocukların üretime geçebilmesi için net, kararlı olmak lazım. ancak bu zamanda ne ebeveynler olarak biz o kadar kararlı olacak kadar irade sahibiyiz ne de cocuklar ürettikçe üretesi geliri sürekli uygulayacak kadar. 3 kere tablete yaklaşması tüm üretim isteğini kaçırması için yeterli. Dışarda oynamaktan ne kadar keyif alsa da her yaşta insan artık tüketimin bile bedelsizini, kolayını istiyor. Dışarda oynamak için giyinecek, arkadaslarıyla iletişim kuracak, fiziken yorulacak vs. vs. ama tablet tek tuş kadar yakınında ve zahmetsiz. Büyükler için de aynı şekilde artık uzun yazı okuyabilen, uzun video izleyebilen kalmadı. Artık videoların bile kısası(shortu) cıktı. Tüket geç, tüket geç. Bu kolay ve hızlı tüketim döneminde ürettikçe üretesin gelir yasasını istikrarlı bir şekilde uygulayabilenlere helal olsun, mutlulukları daim olsun. Cok zor çünkü.

    YanıtlaSil
  9. İnsan öğrenen bir varlık. Yedisinde de yetmişinde de. İstese de istemese de net olduğumuzda hem öğrenen hem öğreten olabiliyoruz. Ne güzel anlatmışsınız🌻

    YanıtlaSil
  10. Hayatta boşluk yok!
    Elindeki bir imkanı alınca, bir süre sonra nasıl üretime geçiyor. Ve dogasına, doģala dönüyor. Ve güzelleşiyor
    Ne güzel anlatmışsınız

    YanıtlaSil
  11. Üretmek de insanda güzel bir bağ oluşturuyor🥰Kendimize de çocuklarımıza da bu durumu aşılamak dileğiyle...

    YanıtlaSil
  12. Annelerin mutlaka bilmesi öğrenmesi gereken detaylar….

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocuğa etki edebilmek için mutlaka net ve kararlı olmak lazım. Otorite olmadan dönüşüme yön vermek mümkün değildir.

      Sil
  13. Kaleminize sağlık 🍃

    YanıtlaSil
  14. Sorun şu ki, çoğu çocuk bu yazıdaki gibi uslu uslu Peki, anneciğim diyen cinsten değil.🥲🥲

    YanıtlaSil
  15. Çocuklarımızın mutlulukla ilgili gerçek kıyasları olmadığı için elektromanyetik cihazları olmazsa olmazları yapıyorlar...

    YanıtlaSil