OKUL YOLU

 



OKUL YOLU

Ağaçlarla süslenen okul yoluna girerken içi kıpır kıpırdı Sevda öğretmenin. Bugün köye yeni yapılan okulun açılış günüydü. Çocuklar ve aileleri çok heyecanlıydı. Okuma yazma öğreneceği için mutlu olan sadece çocuklar mıydı? Tabi ki hayır, köydeki neneler, dedeler, erken yaşta evlendirildiği için okuyamayan genç anneler de vardı. Bayram da kurbanlıkların süslenmesi gibi okulu da köy halkı süslemişti. Bir insanın cehaletten kurtulması bayram neşesine eş değerdi.

Nice yokluklar ve savaşlardan çıkan ülkemiz her şeyle baş edebilirdi. Ancak cahillik her dönemde karabasan gibi üstümüze çöküyordu. Artık günümüzde çocuklar sokakta değil teknolojinin kablolarında dolaşıyordu. Oyunları sanal, çiftlikleri sanal, sevgileri sanal, hatta hayalini kurdukları meslekler bile…




Kitap okuyan öğrencilerin yavaş yavaş nesli tükeniyordu. Her şeyin dijitale döndüğü bu süreçte kalem tutmayı unuttu insanoğlu. Yazı yazmak külfet olmuştu ellerimize. Bir tuşla bütün dünyaya açılmak bu kadar kolayken şimdi tarla sürmek, bir roman yazmak, ayakkabı ustası olmak, köyde öğretmen olmak hiç de kolay olmayacaktı artık.

Bunların bilinciyle kendini her türlü zorluğa hazırlamıştı Sevda öğretmen... Şartlar ne olursa olsun çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla herkesle tek tek ilgilenecekti.  Çünkü şehirdeki gibi insanları oyalayıcı şeyler yoktu bu köyde. Bu durumu onların lehine çevirmeliydi.

Lisede çok sevdiği öğretmenin sözleri kulaklarından hiç gitmiyordu "Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu kurtarır. Sakın küçük bir hamleyi bile hafife alma. Sen çok net, çok kararlı olursan öğrencilerine yön verebilirsin."

On dokuz kişilik sınıfında bir öğrencisini bile kaybetmek istemiyordu. Ben elimden geleni yapmalıyım, doğru sebepler oluşturmalıyım diyerek kendini motive ediyordu.  Çünkü sebep oluşturmak bizimle ilgili ancak sonuçlar bizim kontrolümüzde değildi.

Her dersi, öğrencilerinin hem öğrenip hem keyif alacağı şekilde planlıyordu. Hayatın içinde fayda ve keyif bir aradaydı. Onların öğrendiği her bilgi hayatlarında uygulayabileceği bilgilerdi.



Matematik dersini bile doğada yapıyorlardı. Ağaç fidanları dikerken aralarındaki mesafe hesaplanıyordu. Hayat bilgisinde evin büyükleri sınıfa davet ediliyordu. Çünkü gerçek deneyim transferi yapmak öğrenmeyi güçlendiriyordu.

Sobanın üstünde su kaynatıp buharlaşmayı, un ve su kullanarak hamurun mayalanma sürecini öğreniyorlardı. Her çocuğun kendi mizacına uygun öğrenme yöntemi vardı.

Kimisine tane tane anlatıyordu Sevda öğretmen, kimisine maket hazırlıyordu. Kendi başına öğrenmek isteyenler için küçük bir atölye bile hazırlanmıştı.

“Ben ülkeyi kurtaramam ama ülkeyi kurtaracak gençler yetiştirebilirim” diyordu.  Bu köye ilk geldiğinde, okul yolunda kendi kendine karar almıştı; bir öğretmenin yapabileceği en büyük iyilik, her öğrencisini kıymetlendirmektir.  Çünkü her insan kendi mizacına uygun iyilikler yapar.


===

Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.

 

Kim Kimdirİlişkide UstalıkBaşarı Psikolojisi programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.

 


 ===

 

“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

 

Bunun cevabını o “bir” kişiye sorun!”

Yahya Hamurcu






Yorum Gönder

0 Yorumlar