ZÜRAFANIN DESENLERİ
Hikmet Hanım
yorgun bir şekilde kapıyı kapattı. Kendini bildi bileli hastaneye gitmeyi hiç
sevmezdi. Tahliller, röntgen, sonuç gösterme, koşturmaca, sıra bekleme derken
hastalığının bir kat daha arttığını hissediyordu.
ALLAH'tan kızı
Aysel yanındaydı, onun peşine takılıp gidiyordu. Her şeyi evirip çevirirdi,
adeta bu dünyaya problem çözmek için gelmişti. Çocukken de öyleydi, iş hayatına
başlayınca da öyleydi, anne oldu yine öyle… Çocuklarına brokoli mi ıspanak mı
diye soran annelerdendi. Onun yanında kendisini güvende hissediyordu ama rahat
değildi. İşleri eksiksiz halledeceğini biliyordu ama hayatın tadını tuzunu
kaçırıyor gibi geliyordu.
-Hastaneden
sonra yorgunluk kahvesi içelim mi kızım?
-Anne sabahtan
beri hastanedeyiz, ofiste işler birikti, çocukların veli toplantısı var, akşam
pilatese gideceğim, vaktimizi kahve içerek boşa harcamayalım. Zaten çarpıntın
var, sana faydalı da gelmeyecek, deyip konuyu kapatmıştı.
Hikmet Hanım
böyle bir teklif ettiğine bin pişman olmuştu. Kendi hayatına dönüp baktığında
kızından farklı bir profile sahipti. O işe başlamadan önce kahvesini içerdi.
Portakal suyunu da tadını sevdiği için içerdi. Kar yağdığında yaşına rağmen
dışarıya çıkardı. Çocuklar gibi karın üstünde poşetle kayamasa da kar topu
oynar, karların üzerine yatardı. Kızı çocukken bile karlı havada hasta olurum
diye dışarıya çıkmazdı. Bu hayatta tabii ki insan faydayı seçmeliydi ama
faydanın yanına keyif katmanın yolu yok muydu?
Yürüyüşünü,
akşam yemeğini, anneliğini, evlatlığını yaparken faydayı keyifle birleştirip
iyiye giden insanlar var mıydı? Bu düşüncelerle eline televizyon kumandasını
alan Hikmet hanım, deseninin güzelliğine hayran kaldığı bir zürafaya bakakaldı.
Spikeri duyduğunda ise hayranlığı bir kat daha arttı. Çünkü zürafanın estetik
görüntüsünün altında fayda da vardı. Kahverengi desenin beyaz çizgilerle
ayrıldığı yerler sadece süslü değil aynı zamanda faydalıydı da. Beyaz
çizgilerin altında kılcal damar yumağı vardı ve havanın sıcak olduğu günlerde
damarlar genişleyerek vücut sıcaklığını ayarlamaya yardımcı oluyordu. Hayat
faydayı ve keyfi birleştirebiliyordu.
Ya insanoğlu…
Kimi hızla koşarak faydayı yakalamaya çalışıyor, kimisi de hızla
koşarken kaçırdığı keyiflere üzülüyordu.
Sorusuna bir
zürafaya bakarak, bu kadar hızlı cevap bulan Hikmet hanım gülümsedi. Mutfakta
bulaşıklar vardı. Kahvesini içmeden önce faydayı seçip bulaşığını yıkadı. Öyle
ya; o değişirse, kızı da değişirdi.
Kızını aradı,
yarın mutlaka kahve içmek istediğini ve birlikte yapmaları gerektiğini
söyleyerek telefonu kapattı. Her şey faydalı başlayıp zamanla keyifli olacaktı. Ve yollar, işler, arkadaşlıklar, akrabalıklar “iyi” ye ulaşacaktı.
===
Deneyimsel Tasarım Öğretisi geçmiş deneyimlerle yarını şekillendiren bir gerçeklik ilmidir. Bireylerin problemlerini çözmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları yöntemleri öğretir.
“Kim Kimdir”, “İlişkide Ustalık”, “Başarı Psikolojisi” programlarıyla mutlu ve başarılı olmak isteyen insanlara stratejiler sunar.
===
“Milyarlarca insan içinde, “bir” kişinin ne önemi olabilir ki?

4 Yorumlar
İyiye ulaşabilmenin yolu karakter katmaktan geçiyor.
YanıtlaSilDoğaya bakıp, hayatı yakalamak böyle bir şey demi:)
YanıtlaSilHayatta işlerin hep iyiye varanlardan olması dileğiyle
YanıtlaSilBir kararın iyi olabilmesi için hem doğru hem de güzel olması şarttır
YanıtlaSil