Günahsız Dua



“Hay ALLAH! Bunu da beceremedim işte.” diye kısık bir sesle söyleniyordu. Sabahtan beri her yaptığı iş ters gidiyordu sanki. Gün bile doğamamıştı zaten. Havanın puslu bir karanlığı ve iç donduran bir soğukluğu vardı. “Böyle havada uyanmak bile şükür sebebi zaten” dedi imayla karışık. 

Önce uyuyakalmıştı, hızlıca kalkıp hazırlanırken bir sürahi su halıya devrildi. “Amaan kurur artık akşama hallederim.” dedi evden çıkarken. Sonra tam durağa varmak üzereyken otobüsü kaçırdı. Arkasından koşayım derken bağcıklarının çözülmesiyle kendisini yerde bulması bir oldu Hande’nin. Söylene söylene kalktı ama şimdiden bütün keyfi kaçmıştı. Mecbur olmasa eve gidip pijama-terlik-televizyon üçlüsünü yapmaya çok hazırdı işin doğrusu. Tabi ki geç kalarak iş yerine vardı. Saat sabah sekiz buçuktu ama günün yorgunluğu çoktan üstüne çökmüştü. “Anlaşıldı bugün tersten gideceğiz.” demişti gülmeye çalışarak. Gün boyunca da bu aksilikler devam etti. Her birine bir şekilde dayandı ama son yaşanan olay bardağı taşırmıştı. Günlerce hatta haftalarca hazırlandığı projeyi Hande’den almıştı müdürü. Hem de hiç haber vermeden… Haftalık toplantı esnasında öğrenmişti bu haberi. İbrahim ile Betül sunum yaparken bu projeyi de eklemişlerdi. Ne yapacağını ne düşüneceğini şaşırmıştı Hande. Yöneticilerinin ve bütün ekibin içinde ağlamamak için kendisini zor tuttu. Neden böyle olmuştu ki? Neyi yanlış yapıyordu? Neden her şey ters gitmeye başlamıştı birden. Toplantı bitiminde hızlıca müdürün yanına gitti. Kırgın bir yüz ifadesi vardı, bakışlarını da kaçırıyordu ağlamamak için. 

“Efendim Hande, bir şey mi diyecektin?” diye seslendi Mehmet Bey düz bir ses tonuyla. Anlaşılan o ki kimsenin Hande’ye bir açıklama yapma niyeti yoktu. 

“Mehmet Bey, müsaitseniz bir konu hakkında konuşmak istiyorum.” dedi. 

“Tabii, buyur gel. Ben de konuşmak istiyordum zaten.” Ne konuşacaktı ki şimdi? Ben gelmesem neden çağırmadı o zaman? Hande zihnindeki soruları savuşturmaya çalıştı omuz silkerken. Yavaşça kahverengi deri kaplamalı koltuğa oturdu. Gözü ayakkabılarına ilişti, sabah düştüğünde ayakkabısı da hasar görmüştü. “Ne kadar da özensiz duruyorum” diye düşündü. Mehmet Bey konuya hızlıca girmişti işte.

“Hande, son zamanlarda performansının düştüğünün sen de farkında mısın?” Hayır, değilim demek istedi Hande, şaşkınlıkla. 

“Şey, bilemiyorum Mehmet Bey. Bir yanlışım mı oldu?”

“Geçtiğimiz hafta projeyi teslim etmen gerekiyordu. Bırak teslimi bir rapor bile sunmadın. Çalıştığımız işin bu şekilde sarkıtılma lüksü yok.”

Hande’nin gözleri kocaman açılmıştı. Teslim tarihini kaçırdığının farkında bile değildi. Nasıl böyle bir şey olabilir? Sanki aklı tutulmuş gibiydi. Ne diyeceğini bilemedi. Yüzü kızarmış, elleri titriyordu.

“Haklısınız Mehmet Bey” diyebildi sadece. Açıklama yapsa ne diyeceğini bile bilmiyordu ki. Sessiz ve yumuşak huylu biriydi Hande. Başına gelen olaylara sert tepkiler veremezdi. Kendisini suçlamaya çok alışmıştı. O gün kovulacağını sanmıştı, bu düşüncelerle mesaiyi bitirdi. 

Dönüş yolunda anneannesini aradı. Küçükken ne zaman nazlanmak istese ona giderdi. Bal böceğim diye severdi anneannesi Hande’yi. Gözlerinin bal renginde olduğunu ondan öğrenmişti. Yine öyle açtı telefonu. Artık iyice yaşlanmış olsa da sesi eski sıcaklığını hiç kaybetmiyordu. 

“Anneanne, bugün gerçekten çok zor bir gün geçiriyorum. Ne yapacağımı bilemedim. Sen hep dersin ya günahsız dualar kabul olur diye, işte duana çok ihtiyacım var.”

“Ah canım kızım, dualarım hep sizinle. Ama biliyor musun günahsız dua ne demek?”

“Senin gibi ibadetleri çok olan, dilinde hep dua olan kişilerin duası değil mi?”

“Olur mu öyle şey güzel kızım” dedi gülerek. “Müminin bir başka mümine gıyabında ettiği duadır. Hem de işin kaymaklı kısmı ne biliyor musun? Ettiğin dua misliyle sana geri dönermiş. İşlerin rast gitsin istiyorsan hemen bir dua et çevrene. Bak göreceksin nasıl yoluna giriyor her şey.” 

Hande için kabul etmesi zor bir cevaptı. Çevresindeki insanlar için dua etmeye hiç alışmamıştı ki. Elleri sadece kendi işleri için açılıyordu duaya. Onlar da olmuyor sanıp hep büyüklerine dua ettirirdi. Sanki sihirli bir değnek değecek de düzelecekmiş gibi. O gün ilk defa başkaları için dua etmeyi denedi Hande. Zorlandı tabi, aklına kimse gelmiyordu ki. Gelenleri de bir bir eliyordu sanki. “Ahmet mi yok o olmaz, Buse’ye hiç etmem. Kardeşime edeyim bari, ona ne diyeceğim ki? Ne ihtiyacı var acaba?” 

“Allah’ım, herkesi mutlu et.” dedi kaçamak bir duayla. Olmadığını biliyordu ama bu bile hoşuna gitmişti sanki. Oyun oynamak gibiydi insanların ihtiyaçlarını bulmaya çalışmak. “Bakalım benim günahsız dualarım kimlere gidecek?” diye düşündü heyecanla. 

İnsan kendinden yanadır. Bir başkasının hayatıysa hiç de ilgisini çekmez çoğu zaman. Halbuki hayatta gizli bir zıtlık tasarlanmıştır. Bir başkasının hayat hikayesine eklediğin bir damla sana su olup dönecektir. 



Günahsız dualarda bir araya gelmek dileğiyle…

Yorum Gönder

4 Yorumlar

  1. “Bir başkasının hayat hikayesine eklediğin bir damla sana su olup dönecektir…”

    YanıtlaSil
  2. Hayatta tek olmadığınızı ve dengeyi hep başkalarıyla kurduğumuzu hatırlatan bir yazı. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. ne güzel bir yazı emeğinize sağlık 🌸günahsız dualarda buluşmak ümidiyle 🤲

    YanıtlaSil
  4. Ne kadar güzel bir cümle olmuş"Bir başkasının hayat hikayesine eklediğin bir damla sana su olup dönecektir"Kaleminize sağlık 🌺

    YanıtlaSil