Başkası İçin Yaşamak


Ayşe uzun yıllar bebek hasreti çeken bir ailede dünyaya gelmişti. O yüzden hayata gözünü açtığı andan itibaren çok büyük bir sevgiyle karşılanmıştı. Özellikle de annesi tarafından…

Yıllar geçtikçe de çevresindeki herkes ‘Güzel kızım, anneciğin seni çok istedi. Hasretle ve özlemle doğmanı bekledi’ diyerek bunu bir an bile unutmasına fırsat vermemişlerdi... 

Sadece çok seven değil bir de onu her şeyden sakınan, koruyan bir aileye sahipti…

Ayşe sanki cam bir fanusun içinde yaşıyor... Başına bir şey gelir, canı yanar diye her şeyden uzak tutulup hayatla çok fazla iletişime sokulmuyordu…

Annesine, babasına, akrabalarına ve dostlarına göre çok şanslı bir çocuktu. Evet, herkese göre çok güzel bir çocukluk yaşamış olabilirdi ama bunu bir de Ayşe’ye sormak lazımdı. 

Ayşe’ye göre o, her şeye sahip olmuş ama aslında hiçbir şeye sahip olamamış bir çocuktu. Çünkü kiminle oynayacağına, ne kadar oynayacağına, nerede oynayacağına kadar her sürecini yöneten bir anneye sahipti.

Oysa ki o da arkadaşları gibi bisiklete binmek, evcilik oynamak istiyordu. Ama yapamıyordu. Neden mi? Çünkü annesine göre ilerde çok iyi bir doktor olacaktı.Bunun için de bisiklete binmek ya da evcilik oynamak yerine doktorculuk oynamalıydı. Hem bisiklete binerse veya sokakta oyun oynarsa kendine zarar da verebilirdi…

Bunları yaşarken çocuk aklıyla hep şunu sorardı… Annesi neden onu bu kadar çok korumaya çalışıyordu? Hiç kimse çocuğuna böyle davranmıyordu. Neden annesi bu kadar korumacıydı?

Okula gitmeye başladığı günden itibaren bu sakınma daha da fazla arttı. Artık hayatında askeri bir disiplin uygulanmaya başlamıştı.

Dersler, ödevler, projeler, etütler, kurslar hepsi hayatına ince ince nakış gibi işlenip boş bir yer bırakılmamıştı. Hele bunlardan biri aksasın, o zaman görün siz… Evde sanki kıyamet kopmuşçasına bir taarruza geçilirdi.

O yüzden Ayşe’nin ödevleri eksik veya yanlış olamazdı. Takdiri 100 değil de 90’la alsa annesi “Kızım sen doktor olacaksın! Bu puanlar üniversite tercihinde çok lazım. Çok çalışmalısın, çoookkk…” der ve onun tatilini zehir ederdi. Tabii annesinin gelecek planları bununla da bitmezdi. Sürekli ‘Benim kızım doktor olacak. İlerde bana bakacak. Beni kimseye muhtaç etmeyecek’ diye de tekrar tekrar hatırlatırdı.

Ayşe yıllardır annesinin söylediklerini hep hikâye dinliyormuş gibi dinlerdi. Zaman geçtikçe de doktor olmak isteyip istemediğini düşünmeden sadece annesinin söylediği gibi hareket etmeye devam etmişti. 

Sanki annesi ona önden bir hayat çizmiş o da o hayatın içinde ilerliyordu.

Hikâye yazılmış, başrol belirlenmiş, yönetmenin ‘Motor’ diye komutu verilmişti. Oysaki başrol oyuncusuna, bu rolü oynamak isteyip istemediği sorulmamıştı bile. Arkadan iteklenip sahnenin ortasına atılmış ve ‘Hadi oyna bakalım’ denmişti.

Peki, bunlar neden mi oluyordu?

Ayşe’nin annesinin hayattan alacakları vardı ve şimdi onları birer birer tahsil ediyordu. Ama tahsilatı kendisi değil kızı alacaktı. Mafya filmlerindeki gibi; patron malikânesinde, haraç kesenler sahadaydı!

Annesi küçük bir yaşta evlendirilmiş ve birçok hayali yarım bıraktırılmış... Okumak ve doktor olmak istemişti… Bunların hiçbiri olmayınca da yaşadığı hayatta hep pişmanlıkları olmuştu. Bu yüzden dolayı kızının her şeyden önce iyi bir meslek sahibi olmasını ve kendi yaşadığı sıkıntıları yaşamasını istemiyordu. 

İyi niyetliydi annesi… Güçlü bir evlat yetiştirmeye çalışıyordu kendince… Kızına ait hikâyede başrol olmaya çalıştığının farkında bile değildi… Destekçi bir anne olması gereken yerde, Ayşe olmaya çalıştığını anlayamıyordu. Anlamadıkça da onun yerine hedefler belirlemeye devam edip, Ayşe’yi de bu hedeflere sürüklüyordu. 

Bir de annesi küçükken evde hep abilerinden arta kalan sevgiyle yetinen, eksik bir kız çocuğu olmuştu. Bu yüzden de onun hayatını heba edenlerden hep intikam almak istiyordu. Sanki böyle yapınca geçmişten hakkını alabilecekti. Ama bir sorun vardı… Bunu yaparken Ayşe’yi ve Ayşe’nin hayatını kullanıyordu. Ve ne acı ki buyaptıklarıyla da en sevdiği, üzerine titrediği kızının hayatını heba ediyordu.

Zamandan hakkını almak… Kendine hak görülene razı olmamak… Başkalarının hayatında yaşamak… İnsan bunları yaparken kötü niyetli de değil üstelik…Gerçekten kırgın, kızgın, öfkeli… Ve kendi hayatını yaşayanlara bağırmak, ispatlamak istiyordu. ‘Siz bana izin vermediniz, olmadı. Ama bakın ben nasıl yaptım’ demek istiyor…


Peki, Ayşe ne yapabilirdi? Annesini üzmeden, hayal kırıklığına uğratmadan nasıl anlatabilirdi? Çok korkuyordu ama şunu da biliyordu ki; ‘Kendine biçilen rol de onun üzerine hiç uygun değildi.’ Düşündükçe bir şeyler ya fazla ya eksik geliyordu. Ama tam olarak da bilmiyordu.

Mesela üniversite tercihlerini kendi istediği gibi yazsa sonuç annesini hayal kırıklığına uğratabilirdi. Hatta sadece hayalleri değil hayatı da yıkılabilirdi.

Ne yapacaktı ki Ayşe şimdi? Çaresizdi…

Hayatta onu annesi gibi seven yoktu. Hatta onun istediğini yapmazsa onu seven başka hiç kimse de olmayacaktı. Çünkü annesi Ayşe’ye hep bunu empoze etmişti.Sanki kaderi buydu, mecburdu buna. Başka hiçbir seçeneği yoktu.

İşte böyle hissediyordu Ayşe…

Ahhh Ayşe, güzel Ayşe… Her insan özel ve kıymetlidir. Ama o bu duyguların içinde; kendisi bile kendini annesi olmadan sevemiyordu. Annesine sormadan, onun onayından geçmeden hiçbir şey yapamıyordu. Bir elbise bile alacak olsaalamıyordu. Buna artık o kadar alışmıştı ki sormadan hareket etmek artık onun da içine sinmiyordu. 

Ayşe bu problemlerle boğuşup çözüm bulamayınca da annesini haklı bulmaya başlıyordu. “Evet… Annemin çok zor bir hayatı olmuş. Aynı sıkıntıları benim de yaşamamı istemediği için benim hayatımın direksiyonunu da ele aldı. Benim için, benim iyiliğim için” diyordu.

Ama bir yandan da arkadaşlarına bakıyordu, öyle rahattılar ki… Düşük bir not aldıklarında hiç onun gibi sorun etmiyorlar, ‘Hallederiz. Kıyamet kopmadı ya‘ diyorlardı. Oysa Ayşe’nin evinde kıyamet kopuyordu…

Veya hastalıkları evlerinde hiç de bir kaos oluşturmuyordu… Oysa Ayşe yanlışlıkla hapşırsa ev karantinaya alınır, büyük bir kaosa sebebiyet olurdu…

Veya arkadaşları üniversitede hangi bölümü seçeceklerini, nedenini niçininişakalaşarak konuşabilirlerdi. Oysa Ayşe’nin hayatında değil şakayla üniversiteyi konuşmak, düşük notun bile şakası olmuyordu. Çünkü bunlar onun hayatında seçenekli bile değildi…

Ayşe bu kadar sıkılmasına, yorulmasına rağmen yine de annesinin olmadığı bir hayatı düşünemiyordu bile… ‘Annem olmasa ben ne yaparım?’ diyor ve aklındaki farklı senaryoları çıkarıp atıyordu.

Etrafındaki arkadaşlarının hallerini görünce de ‘Nasıl anneleri olmadan, istedikleri şeyleri yapabilirler? Nasıl bu mümkün olabilir ki?' diyordu.

Evet, Ayşe’nin sıkıştığı bir yer vardı… Bilerek veya bilmeyerek… İsteyerek veya istemeyerek… Önce bunu kabul etmesi ve ondan sonra diğer adımlara geçmesi gerekiyordu.

Kabul et ki, diğer adıma geçebilesin…

Ayşe’nin sıkıştı yer annesinin kucağıydı. Ve o kucaktan inip kendi başına adım atmaya korkuyordu. Bu korkuyla bir adım ilerisini düşünmek de bile heyecanlanıp,annesinin kucağında kalmayı tercih ediyordu. Evet… Ya bu kucakta annesinin çizdiği sınırlarda yaşayacaktı ya da o merak ettiği, arkadaşları gibi annesiz yaşamayı düşünecekti. Karar onundu? ‘Anne mi üzer miyim?’ diye düşünmeden önce bunu kendisinin niyet etmesi gerekiyordu. 

‘Hadi geç olmadan, adım at’ dedi kendi kendine…

Hocası hep derdi… ‘Sorun bakalım… Soralım ki bilincimiz açılsın… Bilincimiz açılsın ki duygularımızla değil aklımızla hareket edelim’

Başla bakalım Ayşe sorulara…

-Nasıl oluyor da bir insan bir kişi için ‘O olmadan olamaz’ gibi düşünebiliyor?

-Peki, birisi olmadan hiçbir şey yapamamak, kendi hayatıyla alakalı bir karar verememekle nereye kadar yaşarız? 

-Danışmakla, başkasının onun yerine hedefler belirlemesi aynı şey mi?

-Bir bireyi birey yapan, kendi seçimlerini, kendisi için doğru olanı seçebilmesi değil mi?

-İnsan bu hayatta ne için yaşıyor? Neyi seçiyor?

-Peki, bu hayatta yaptıklarımız, yapabildiklerimiz, en iyi versiyona ulaşma çabamız, ne için? 

Bu sorular uzar giderdi. İster Ayşe’nin ister Fatma’nın ister herhangi bir insanın zihninde...

Oysa ki uzayıp giden hayata adım atma süremizdi… 

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. İnsan bu hayatta ne için yaşar

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir konuya dikkat cekilmiş.

    YanıtlaSil