“Evladım bu hayatta çalışmayana ekmek yok. Çok çalışırsan istediğin her şey olur.”
Hasan böyle büyütülmüştü. “Çalışırsan olur.” Ailesi Hasan’ın zihnine bunu mıh gibi çakmıştı. O da söz dinlemiş ve çok çalışmıştı. Okullarını yüksek derecelerle bitirmişti. Babasının işleri her geçen gün biraz daha kötüye gitmişti. Ve ailesi onu dershaneye göndrememesine rağmen üniversiteyi de kazanmıştı. Akademisyen olmaya, ülkesi için çok çalışmaya ve bilimsel araştırmalar yapmaya karar vermişti. Kararlıydı, azimle üretecekti… Zaten çok çalışırsa olurdu. Babası da dedesi de hep böyle söylemişti sohbetlerinde. Çok çalışırsa hiçbir şey ona engel olamazdı. O da buna çok inanıyordu, akademisyen olacaktı.
Üniversite bitmiş, Hasan yine derece ile mezun olmuştu. Akademisyenlik için birtakım sınavlara girmiş, onlardan da yüksek notlar almıştı. Artık dosyası tam daistediği gibi hazırdı. Önde gelen üniversitelere gururla başvuru yapabilirdi. Çok çalışmış ve inandığı şeye neredeyse ulaşmıştı. Bu iş olacak dedi, sonuçtan çok emindi Hasan…
Hasan’ın yaşayacağı travmalar gecikmedi. İlk başvurusu reddedilmişti. “Nasıl olabilir? Adaylar arasında dosyası en iyi olan bendim.” Diğerine başvurdu, sonra diğerine, sonra diğerine… Hasan hayal kırıklığı içerisinde geçen günlerde, kendini toparlamakta çok zorlanıyordu. Ya biri torpille akrabasını alıyordu ya da kendi yüksek lisans öğrencisini tercih ediyorlardı. Hiçbirinin notu onun ki kadar yüksekdeğilken bu nasıl olabilirdi? Mülakatlardan nefret ediyordu. “Haksızlık yapıyorlar... Her yerde böyle değildir belki… Umarım…” Ama neredeyse umudunu kaybetmeküzereydi. “Hani çalışınca olacaktı. Hani gereğini yapınca istediği kapılar kolaylıkla açılacaktı. Hani inanırsam, çalışırsam bana hiçbir şey engel olamazdı. Yalan mı söylemişti büyükleri?”
Hasan, babasına çok kızdı birden. “Zaten anlamalıydım, bana diyene bak. Adam bir battı, bir daha iki yakası bir araya gelmedi. Peki neden? Neden olmuyor? Hak etmeyen kişiler mutlu olurken o mutsuz mu olacaktı. Hem de o kadar çalışmışken. Üniversitedeyken ‘Ben ders çalışacağım, siz gidin.” dediğimde artık beni hiç kimse ikna edemezdi. Motivasyonum çok yüksekti. Ama şimdi elim kolum kalkmıyor. Bilmem kaçıncı başvuru için kadrolar açıklandı ama benim başvurma hevesim de kalmadı.” Yorganı daha da üzerine çekti Hasan ve tekrar uyumaya başladı.
Telefonu çaldı. Arayan arkadaşı Osman’dı. “Hadi kalk oğlum, hala uyuyor musun? Senin evin oradayım, aç kapıyı.” Osman’ın elinde bir poşet, kanepeye bıraktı. Laflamaya başladılar. Poşetin içinde kitaplar vardı.
“Başarı, hedefe giderken ki yolda kazandıklarımızdır. Yolda aldığımız haz, hedefe ulaştığımızda alacağımızdan daha fazladır. Asıl mutluluk yolun kendisidir. Mesele yoldan keyif alma becerisini kazanmak…
İnsan, doğru bir amaç bulmaktan ve o amaç için yürümekten sorumludur; yoldaki sonuçlar kontrolünde değildir. Ama yolun kendisi sonuçlara üstün gelir. Çünkü insan yoldaki adımlarını seçebilir. Kıymetli olan da budur… Sonuçlar sadece yeni bir güzergâh belirlemek içindir… Güzergâh doğruysa nerede olursan ol mutlusundur… O yüzden sen doğru yolda olmak için çalış, sonuçlar için değil… Yoldan keyif almaya bak, sonuçtan değil…”
Ve bu kez, yüksek sesle tekrarladı… “Yoldan keyif almaya bak, sonuçtan değil…”
8 Yorumlar
Yoldan keyif alanlardan olmak niyetiyle....❤️Kaleminize sağlık 🌿
YanıtlaSilİlaç gibi bir yazı.. 🥹
YanıtlaSilSubhanALLAH 🤍
Emeğinize, yüreğinize sağlık 🌸
Sonuca odaklanınca beklenti de yükseliyor. Beklentinin kaeşılanmaması ise insanı mutsuz ediyor. Sürecin keyfini çıkarınca sonuçtan da tatmin oluyor insan. Çok güzel bir yazı:)
YanıtlaSilSonuca odaklanınca beklenti de yükseliyor. Beklentinin kaeşılanmaması ise insanı mutsuz ediyor. Sürecin keyfini çıkarınca sonuçtan da tatmin oluyor insan. Çok güzel bir yazı:)
YanıtlaSilİnsan elde ettiği sonuca göre mutlu ya da mutsuz oluyor. Oysaki asıl önemli olan “yoldan keyif almak, sonuçtan değil…” Emeğinize sağlık 🍃
YanıtlaSilBir şeye giderken aldığın fayda, ona ulaştığında aldığın faydadan daha da fazladır... Emeğinize sağlık🌸
YanıtlaSilBaşarıyı ne zannediyoruz, aslında ne?
YanıtlaSil👏
YanıtlaSil