Salonda ki büyük ekran televizyonda, sinirli sinirli maçı seyrediyordu oğlum… Aslında siniri maçın skoruna değildi. Ama O, öfkesini hakeme, futbolcuya, teknik direktöre saya saya çıkarıyordu. Oysa tüm kızgınlığı; yapmak istedikleri ile yapması gerekenlerin uyuşmuyor olmasıydı.…
İnsanların çoğu daha role giremeden, hayat sahnesinin perdeleri açılır. Mesela bir futbolcu, takıma yeterli görülmeden ilk on bire girebilir mi? Ya da kadroda değil ise sahaya çıkabilir mi? Ama insan yapmak istediği şey için ne kadar yeterli olduğuna değil, ne kadar istekli olduğuna odaklanıyor. Uğraşıp elde ettiklerinin değil, istediği şeylerin hakkı olduğunu düşünüyor. Başlayıp, uğraşmak, yorulmak yerine; en kolay yoldan eline gelmeli zannediyor
Tam da o sırada, sahanın ortasına bir kedi girdi. Herkes onu çıkarmak için peşinden koşturuyordu. Ama kedi çok çevikti. Bir oraya, bir buraya koşturuyordu. Ve kargaşanın sonunda, kedi kimseye aldırmadan salına salına sahadan çıktı. O arada kedinin bahanesiyle sahaya futbolcu olan, olmayan herkes de girmişti. Görevliler kediden sonra, bir de işi olmayan insanları sahadan çıkarmaya uğraştı…
“Kardeşim futbolcu değilsin ne işin var, çık. Niye sahayı meşgul ediyorsun ki” diye söyleniyordu oğlum…
Ayşe şöyle düşündü; oradaki insanlar, yardım etmek için o sahaya girdiler. Kediyi uzaklaştırmak istiyorlardı sadece. Ama toplamda görevlilere daha çok iş çıkardılar. Tıpkı hayatta her şeye maydanoz olan insanlar gibi…
Bazen insanlar, kendi yetkilerinde olmayan işlerde, ‘Ay ben yardım edeyim’ diye ortaya atlar. Ama kendi bildikleri yöntemle işin içine dalınca, yardımdan ziyade ortama yük olurlar
Bu yüzden, o anda oğlunun yaşadığı buhrana hiç müdahil olmadı. Çünkü tam da kediyi kovalayan, aslında bir işe de yaramayan kalabalığın durumuna düşecekti. Yardım etmek isterken daha da yük olacaktı çocuğuna. Ama şimdi yardım etmenin tam sırasıydı… Ve sorular sormaya başladı. Çünkü derdini direk söylese, itiraz ederdi oğlu. “Off anne senin zamanın başkaydı” polemikleri başlardı.
“Bak oğlum gördün mü? İnsanın bulunduğu yere uygun olması gerekir değil mi?Eğer o statüye, o ortama uyumlu değilsen hemen atıverirler seni dışarıya. Tıpkı nişanlın Eda'nın seni evlilik sahasından uzaklaştırdığı gibi” dedim ve fitili ateşledim.
Oğlum;
“Ne alakası var anne bununla onun. O beni terk etti ve gitti. Benden koca olmazmış… ‘Senin bir eve reis, bir kadına eş, bir çocuğa baba olabilmek için; kırk fırın ekmek yemen lazım. Sen bu rolün adamı değilsin’ dedi.
“‘Sence o rolün adamı mısın? bu sahayı hak ettin mi gerçekten?…
“Anne yaaa… Sen benim mi annemsin yoksa onun mu? Kimin taraftarısın. Bir maçı kaybetti diye, takımı değiştirmek senin yaptığın.
“Canım oğlum. Ben sadece gerçeğin tarafındayım. Kız sonuna kadar haklı. İlk günden itibaren bu evlilik için o çok çaba gösterdi Ve sen ona pek de yardım etmedin.
Mesela; ev tutulacaktı, ‘Sen halledersin. Senin beğendiğin, benim için uygundur.’ dedin… Eşya alınacaktı, ‘Annemlerle gidip bakın’… Gelinlik alınacaktı, ‘Kardeşinle gidersin değil mi’ dedin... Yani ona eş olma sahnesinde deneme çekimlerini geçemedin. Dolayısıyla da rolü hak edemedin.
“Ama anne, ne sen, ne de o.. bana bunu da sen yap demediniz ki. Zaten işler de çok yoğundu o dönem… Hem Eda, her şeyi kendi yapmak istedi... O her zaman öyledir. Kimsenin yardımına ihtiyacı yok ki… her işi tek başına ve sorunsuzca çözer…
“Oğlum. Senin sorumluluğundaki işleri yapman için, bizim söylememize gerek var mı?… Zaten evlenmeye niyet ettiysen, bunları birinin söylemesine gerek kalmadan yapman gerekmiyor mu? Çünkü o rolün hakkı bu…
Bir kadına eş olmak istiyorsan, onu ihtiyaçlarını karşılaman gerekiyor. Nişanlıysan,nişanlının neye ihtiyacı olduğunu fark edebilmen seni kıymetli yapar. O, evi tek başına yapacaksa, evlendikten sonra ‘Bütün her şeyle ben uğraştım. Sen ne yaptın ki?”dese büyük kavga sebebi olmaz mı?.
Evlilik bir kişinin değil, iki kişinin birlikte çıktığı bir yolculuktur. Biri her şeyi hazırlasın. Diğeri de ‘Ben de geldim aşkım, hadi…’ deyip, cam kenarı koltuğa oturup kemerlerini bağlasın. Bu öyle bir serüven değil ki…
Senin iyi yetiştirilmiş, terbiyeli bir genç olman… Ya da kariyerinde ki başarıların, genel kültürünü geliştirmiş olman… Her role adapte olman için yeterli değil ki…
Her yeni sahne, o role uygun yeni bir çaba gerektirir. Her seçim, bir önceki tercinden vazgeçmeni ister. Evlenme adımını atmak; annenin evindeki konforunu terk etmektir.
Mesela kızcağız nişanlanınca bana gelip seni sormuştu; "Anneciğim Salih’le evleniyoruz. Ama birlikte yaşayacağım insanın özellikleri neler bilmek istiyorum. Huyu, suyu nedir? Tahammül edip edemeyeceğim yerler neresidir? Neyi sever, neyi sevmez? Neye çok sinirlenir, kırmızı çizgileri nelerdir? Evinizdeki düzen nedir veya onun sevdiği düzen nedir?”diye, benimle oturup saatlerce konuşmuştu. Senin en sevdiğin yemekleri sordu.Yemek yapmayı bilmemesine rağmen… “Siz bana öğretir misiniz bamya nasıl pişirilir?”
Yeni hayatını merak etti. Bu rolün hakkını verebilmek için bedel ödemeye çalıştı…
Rolün hakkını veren Eda… Ve role uyumlanamayan da sen oldun…
Bunları o zaman söylemedim çünkü beni dinlemeyecektin. Hatta sinirlenecektin. Ama şimdi, olayın üstünden geçen süre ateşi külledi. Eğer hala Eda ile mutlu olmak istiyorsan; Onunla bir kere daha konuşabilirsin…
“Sevgilim, senaryoyu baştan okudum. Ve ben bu role odaklanacağım. Çünkü rolü kimseye kaptırmak istemiyorum. Evin reisi de, senin eşin de ve baba da olmaya hazırım. Bekarlıktan vazgeçip, birlikte bir hayat kurmak için her çabayı göstermeye razıyım. Ha, bir de, annem, kıymetli gelinini heyecanla bekliyor…
Hayatta sahip olmak istediğimiz her şey için emek harcamak gerekir. Bazen eksik kalır bir bedelimiz. Kuş gibi uçtu gitti elimden der, depresyona gireriz. Oysa daha faydalı bir yol daha var ki; o da düştüğüm yerden sirkelenerek kalkmak. Ve kaybettiklerimi geri alabilmek için, eskisinden daha çok çalışmaktır…
10 Yorumlar
Roller doğru yerlere dağıtılmış... Şimdi senaryo gerçekçi oldu emeğinize sağlık 🌸
YanıtlaSilEvkenmeden önce okunması gereken bir yazı. Ellerinize sağlık
YanıtlaSilHer sahnenin bir rolu vardır. sadece sen istedigin sahnedeki rolunu iyi oynayabilecek misin? Hayat bunun ispatını ister!
YanıtlaSilTalip olduğun rolün hakkını verebilmek için bedel ödemeye hazır mısın?
YanıtlaSilİnsan çoğu zaman kolay olanı ister... "Biri bana gerçekleri anlatsın zaten ben almaya hazırım "değilsin.... İnsanoğlu karşılaştığı sorularla zihni açılıp o bedeli odemeden kendi sahnesinin nasıl başrol oyuncusu olsun ki.... Kaleminize sağlık 🌺
YanıtlaSil'İnsan yapmak istediği şey için ne kadar yeterli olduğuna değil, ne kadar istekli olduğuna odaklanıyor' ne kadar doğru. Bu da rolü haketmeye çalışmanın önüne geçiyor. elinize sağlık
YanıtlaSilBazen eda gibi her işi hallderiz deyip karşının rolünü sahiplenmemesine de sebep olabiliyoruz, talep edip karşıya rolünü vermemiz de gerekebilir, farkındalıkları artıran bir yazı 🦋 emeğinize sağlık..
YanıtlaSilİnsanın mücadele ruhunu ortaya çıkaran bir yazı olmuş 🥰 emeğinize sağlık 🌾
YanıtlaSilHer seçim bir vazgeçişti çünkü…
YanıtlaSilVe her seçimle gelen yeni bir rol…
Rolü seçmek kolayda, rolü nasıl kapacağız peki..?
Şahane bir yazı olmuş 😋
Kaleminize, bedellerinize sağlık 💕
Hayatta insan pek çok şey olmak ister de peki bedellerini ödemeye hazır mı? Sorusunun cevabı çok güzel yazılmış. Ellerinize sağlık
YanıtlaSil