Neden Çalışıyorum Ki?

Saat sabah 06:00… Bulutların yavaş yavaş güneşin rengini aldığı bir sabah… Boydan boya uzun camların ardından uçakların hazırlığını izliyordu. Evet, yine havaalanındaydı. Bu ayın dördüncü seyahatini yapmak üzereydi. Bir ayda dört farklı şehir… “Neredeyse evimde durmamışım” dedi muzipçe gülümseyerek. Çocukken en çok kurduğu hayallerden biri, bir sürü yer gezmekti. Bu hayalini başarmış gibi hissediyordu Eda. Uçağın saatini beklerken güzel bir yer buldu ve oturdu. Kitabındabeğendiği cümlelerin altını keyifle çizerken, en sevdiği kahvesini yudumluyordu. Dalıp gitmişti cümlelerin derinliğine. Bir yandan cümlelerin güzelliği, bir yandan kahvenin tadı…

‘’Hayat bu işte!’’ dedi. Bir kitap, bir kahve yetiyordu insana. Keyfini çıkarmasını bilene her an özeldi. Gerçi keyif biraz dozunu aşmıştı sanki. Gözü saate kaydığında telaşla ayağa fırladı. Uçak saatine 10 dakika kalmıştı…

Panikle koşmaya başladı. Koşarken bir yandan bileti elinde kapının nerede olduğuna bakıyordu. Bunu sanki daha erken yapmış olmalıydı. Çok sevdiği kahveyi çöpe attı, kitabı kolunun altına sıkıştırdı. Anlamsız bir koşuş olduğunu biliyordu, yetişmesi imkansızdı ama deniyordu işte.

Uçağın kapısına vardığında tüm güler yüzüyle görevliyi ikna etmeye çalıştı.

‘’Çok önemli bir iş için gidiyorum, hastalar beni bekliyor. Sağlık Bakanlığı’nın şu şuçalışmasındayım ne yapıp edip bu uçağa binmem gerekiyor beyefendi.’’

Boşunaydı tabi kapılar kapanmıştı…

“Ne yapacağım” diye düşünmeye başladı. Günlerce hiç ofise uğramadan sadece seyahatle çalışmıştı. Bu ay bir gün Ankara, bir gün Ordu, bir gün Antalya derken bugün Diyarbakır günüydü. 

O kadar çok çalışıyordu ki… Hedefi neydi bu kadar çalışırken? İşte bunu bilmiyordu. Sadece ona söylenenleri yapıyordu. Yapmak zorunda hissediyordu sanki. Eğer yapmazsa ekipten geri kalacağını hatta belki kovulacağını bile düşünmüştü. İşe ilk başladığı zamanlar “hayallerim işim oldu” derdi. Gezmeyi sevdiği için kendisini buna inandırmıştı. Ama ne zamana kadar böyle devam edebilirdi ki? Bir insan, özellikle de bir kadın sürekli seyahat edebilir miydi? 

Atik ve kısa sürede işleri halletmesine rağmen müdürünü memnun edemiyordu. Kimsenin gitmek istemediği zamanlarda bile o tüm şehirlere gidiyordu.

Yine de müdürü… ‘’Raporlar neden saatinde gitmedi? Firmalar senden dönüş bekliyor… Yapman gereken aramaları yapmıyorsun… Arşivin çok kötü durumda…’’ Şikayetler bitmiyordu… Müdürün, çalışanlarına koyduğu yıllık hedef hiç de gerçekçi değildi. Kaldı ki Eda’yı motive etmiyordu. Aslında içten içe biliyordu.

Hedefsiz bir gemi her zaman yolda kalırdı. Planlamayla ilgili de problemi vardı. Disiplini de olmuyordu haliyle…

“İş için gitmiş olduğu yerde bu kadar keyif odaklı olmamalısın” dedi kendi kendine.

Neyse şimdi bunları düşünmenin sırası değil an’ı kurtarıp bir çözüm üretmem gerek derken; “prim ödemelerinden bilet alırsam bu işi kurtarırım” diye düşündü. Ödemeyi kendisi yaparsa müdür nereden bilecekti?

Hemen başka saatlere baktı. O da ne! Bugün o firmada başka saate uçak yoktu.

Hızla diğer firmalara da baktı. Orada da yoktu, sadece bir firma İstanbul aktarmalı olduğunu iletti. Yapacak bir şey yoktu. “Önce İstanbul sonra Diyarbakır’a uçacağım”dedi. Hem zamanı hem primi gitmişti birden. 

‘’Sen onca emek ver çalış. Günün gecen birbirine karışsın, keyif odaklı olduğun için her şeyi batır.’’ Gerçi tek suçlu keyfi de değildi, neyi neden yaptığını düşünmüyordu. Çalışmasının tek amacı güzel bir maaşla konforlu bir hayattı. Müdürün ise her yıl yükselen bir beklenti grafiği vardı. Hedefleri de amaçları da şirketle uyuşmuyordu Eda’nın. Bu yüzden söyleneni yapmak kolayına geliyordu. Yapamadığı yerlerde de boş vermeyi öğrenmişti. Sonunda telaşa düşen ve acı çeken yine kendisi olmuştu. 

Hayatta kaybettiren şeyler ona hep ‘’Aman canım ne olacak ki’’ dediği yerlerdi. 

İşini seviyordu çok da çalışıyordu. Ama öyle yerlerde öyle hatalar yapıyordu ki yaptığı onca çalışma tüm anlamını yitiriyordu. Performansının çok altında kalıyordu… Çünkü hep bir şey eksikti… Neden bu çalışmalar, bu mesailer, primler vardı ki? Ne için, neye rağmen ve ne amaçla çalışıyordu?

Sadece çok çalışmak değil disiplin de gerekir.

Atik olmak yetmez zaman yönetimi de önemlidir. 

An’ı kurtarmak yetmez, o krizi yaşamamak için tedbir gerekir.

Hedefsiz olmak ise yönünü kaybetmektir. Ve yönünü kaybeden amacına hiçbir zaman ulaşamaz…

Dünümüzdeki eksiklerimizi bugün tamamlayabilmek dileğiyle…

Yorum Gönder

0 Yorumlar