Penceresinin önünde oturmuş yağan yağmur eşliğinde haftalık raporlarını yazmaya çalışıyordu. Bir yandan da üniversite yıllarında kantindeki müzik kutusuna para atıp çaldırdığı o meşhur şarkıyı dinlemeye başladı.
"Akşama doğru azalırsa yağmur,
Kız Kulesi ve adalar…
Ah burada olsan, çok güzel hala…
İstanbul’da sonbahar… "
Ders aralarında vaktin çoğunu okul kantininde geçirirlerdi. Beş kişilik bir kız grubu vardı. Eğlendiği, sınavlara birlikte hazırlandığı, sevinç ve üzüntülerini paylaştığı arkadaşlarıydı. Şimdi ise herkes farklı illere dağılmıştı. Evlenip çocuğu olanı, sonrasında boşananı, hiç evlenmeyip bekar yaşayanı da vardı. Özel zamanlarda atılan mesajlar, yılda bir iki kez konuşmalar bile bazen yetebiliyordu. Anımsadığında tebessüm ettirecek güzel anılardan ibaretti artık o yıllar. Her şey gibi o günler de geçmişti…
Raporu yazmaya biraz ara verdi. Dışarı baktığında evin önündeki ağacın da bir şeyleri geride bıraktığını görebiliyordu. Yaprakları yazın yemyeşil olup manzarasını güzelleştiriyordu. Şimdi ise yağan yağmurla mevsime uyumlu bir renk almış, sararmış yapraklarıyla kışın geleceğinin haberini veriyordu.
Yağmurlu havaları oldum olası severdi Sema. Ona bir dinginlik ve rahatlık veriyordu. Gitti bir büyük fincan dolusu kahve yaptı kendine. Türk kahvesi ona çok acı geldiği için mutlaka Dibek kahvesi içerdi her zaman. Kahvesi elinde tekrar penceresinin önüne geldi.
Ne garipti… Hayatta her şey, bir şeylerin işareti diye düşündü. Hatta aynı şeyin öncesi ve sonrası arasındaki fark bile başka şeylerin habercisiydi. Yaprağın yeşil ve sarı olması arasındaki renk farkı bile…
Hayat bizlere her zaman yaşadıklarımızla ilgili iz ve işaretlerini gösterir ama biz bu işaretleri görmekte zorlanırız. İnsan işaretleri okumayı bilmiyorsa hayatta sebep sonuç ilişkisi kuramaz ve başına gelenleri ‘tesadüf’ zannedebilir. Halbuki önceden işaretleri fark edebilse problem büyümeden çözebilir. İşaretleri daha olay başına gelmeden fark edebilmek insana hayatta büyük bir konfor sağlar.
"Neyse." dedi Sema. Kendisi de zamanında bazı şeylerin işaretlerini erkenden görebilmiş olsaydı, belki şu an başka şartlarda olurdu. Son gittiği seminerde duydukları onun zihninde bazı şeylerin belirginleşmesine neden olmuştu. "Keşke daha önce gitseydim." demişti seminerden çıkarken. Ne garip; canı acıyordu ama yine de duyduklarından mutlu olmuştu.
Pencereden dışarı bakarken yaprakların sararmasını düşündü. Hiçbir şey kalıcı değildi bu hayatta. Mevsimler de her şeyin geçici olduğunun işaretiydi. Kendi hayatını düşündü…
Çocukluk yıllarını…
Üniversite anılarını…
İlk işe girdiği zamanki çıraklığını…
Evliliğini…
Boşanmasını…
Ne acılar , ne hazlar yaşamıştı. O an geçmeyecek gibi gelse bile bir şekilde geçip gitmişti.
İnsan olayın içerisindeyken sanki hiç geçmeyecekmiş gibi zanneder. Ve o an olan olaylara takılıp kalır. Kendisini çaresiz ve çözümsüz zanneder.
Her doğan büyüyor, her yaşayan bir gün ölüyordu. Her yeni eskiyor, her genç yaşlanıyordu. Her güç ve güzellik bir gün bitiyordu. Her sabah akşama varıyor. Her gece sabah ile aydınlanıyordu.
Geçer elbet…
Her şey geçer…
Asıl mesele; her şeyin geçici olduğunu hatırlamak ve kalıcı olanın ne olduğunu fark edebilmektir. İnsanın toplamda gerçek fayda, mutluluk ve başarıyı sağlayacak şeylere konsantre olabilmesidir…
5 Yorumlar
Öngörü de bulunabilmek ne büyük konfor... Bazen insan işaretleri algilayabilsede, işin ucunu sadece gördüğünü kavrasa ne güzel olurdu... İşin ucundan sonra da yaşadıklarının geçici olduğunu bilmek❤️ Kaleminize sağlık 😊
YanıtlaSilHer şey geçici üzüntüler, sevinçler, mutluluklar, mutsuzluklar yeter ki gerçek amacımızı unutmayalım!…
YanıtlaSilBana öyle bir şey söyle ki , mutluysam üzüleyim üzgünsem sevineyim...
YanıtlaSilHer şeyi geçici , bu da geçecek.
Burası kalacağımız bir yer değil. Ama insan hep kalmaya eğilimli. Nereden anladın? Hep biriktirme peşinde , takılma geç... Yaz için çok teşekkürler.
Hayatta öngörülü olmak olaylar olmadan önce onları öngörebilmek tedbir alabilmek ne büyük konfor.
YanıtlaSilİyi ki varsın deneyimsel öğreti.
"Her yeni eskiyor, her genç yaşlanıyordu." Ne güzel bir detay. Bunu aklımızda tutabilirsek üzüntü ve kaygılarımız nasıl da değişir...
YanıtlaSil