Hızlıca fırladım yataktan. Alarmımı duymadığımı ve yarım saat işe geç kalmış olduğumu fark etmek ok gibi fırlamama yetmişti. Nasıl hazırlandım bilmiyorum ama on beş dakika içerisinde arabadaydım. Normalde olsa asla arabayı hemen sürmez, motorun ısınmasını beklerdim. Ama şu an ona vakit yoktu, hemen basıp yola koyulmalıydım ki ben de öyle yaptım.
Artık rutinim olan yolda hızla ilerliyordum. İşe geç kalmanın getirdiği telaş beni iyice germişti ki önümdeki araç ani fren yaptı. Az daha çarpacaktım. Tali yoldan gelip hızlıca önüne çıkan araç yüzünden ani fren yaptığını fark ettim . Sonra hareket etmeye başladık ama olay bir anda Amerikan filmlerini aratmaz boyuta geldi. Önümdeki araçtaki adam çok sinirlenmiş olmalı ki sürekli önüne kıran aracın sağa çekmesi için korna çalıyor, araca soldan yanaşıp sağa doğru sıkıştırmaya çalışıyordu. Sonunda istediğini yaptı ve bir fırsat bulup aracın önüne kırdı ve durmasını sağladı. Yanlarından geçip giderken gördüğüm tablo malum; ikisi de araçlarından inmiş birbirlerinin yakasına yapışmaya çalışan iki kızgın adam…
Sabah sabah bu kadar gerginlik fazla gelmişti. Şimdiden kendimi çok yorgun hissediyordum. İş yerine vardığımda bitik haldeydim. Hızlıca müdürün odasına varıp özürlerimi beyan ettim, beni çok bitik görmüş olacak ki geç kalışımı hiç kurcalamadı ben de odama geçip işimin başına oturdum. Zaten işe geç başlamıştım bir de öyle odaklanmışım ki zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Zehra’nın dürtmesiyle kendime geldim.
‘Hadi AVM’ye gidelim. Sana şöyle enfes bir kruvasanlı kahvaltı ısmarlayayım. Üzerine de kahvemizi içer döneriz.’
Zehra iş yerindeki en yakın arkadaşım. Teklifine hayır dediğim hiç görülmedi. Tipimin kayıklığını anlamış olacak ki kendince keyfimi yerine getirmeye çalışıyor. Canım dostum. Herkesin hayatında danışabileceği, onu evirip çevirebilecek biri olmalı aslında. Benimkisi de Zehra…
Hızlıca montlarımızı aldık. Ofisten çıkarken Meltem de bize katıldı. Hemen üst geçitten geçip AVM’ye vardık. Plaza yaşamı bunu gerektiriyordu. Yüksek binalarda bütün gün çalış, yolun karşısındaki AVM’de öğle yemeğini ye, en lüks kahvecilerden kahveni eline alarak işe dön. Normalde sabahları kahvemizi elimize alıp işe gelirdik ama malum bugün ben geciktim. Bu rutinimi öğlen gerçekleştireceğim. Eleştirdiğim bu popüler kültürün bir parçası olmak ironik ama öyle işte ne yapalım yaşayıp gidiyoruz.
Öğlen yediğimiz kruvasanlı kahvaltı esnasında Meltem hastane maceralarını anlatmaya başladı. Annesini hastaneye götürmüş orada yaşadıklarını anlatıyordu.
‘Kadının randevu saati gelmiş girdi içeri. Yaklaşık on dakika kaldı içeride ama beşinci dakikadan itibaren dışarıdakiler homurdanmaya başladılar. ‘Ne yapıyorlar içeride, sanki ameliyat mı oluyor, bu kadar kalınır mı?’ her kafadan bir ses çıkıyor. Bir iki kişi gidip gelip kapıyı tıklatıyor. Bana çok garip geldi. Zaten randevu süresi on dakika, kadın kimsenin hakkını gasp etmiyor ama dışarıdakiler bunun farkında değil. Neyse on dakikanın sonunda kadın çıktı. Oradan biri laf attı: ‘Ne yapıyorsun içeride o kadar’ diye. Baktım herkes kadına bir şeyler demeye başladı, kadın da onlara karşılık veriyor. Bir anda ufak bir arbede yaşandı. Daha sonra sekreterle göz göze geldim. ‘Buranın rutini bu, biz alıştık’ dedi. Tamam da niye herkes bu kadar tahammülsüz, sabırsız, aceleci?’
Meltemin bu sorusu üzerine ben de sabah şahit olduğum kavgayı anlattım. Gerçekten çok yaygın bir tahammülsüzlük, gerginlik hakimdi insanlarda. Neydi bunun sebebi?
Zehra girdi lafa. ‘Ben de bayadır bunun farkındayım ve sebeplerini düşünüyordum. Şunu fark ettim. Hepimiz elimizdekilere değil de elimizde olmayanlara odaklanmış durumdayız. Elimizde olmayanları da ne kadar çok istiyorsak aslında o kadar tahammülsüz ve aceleci davranıyoruz. İsteklerimiz fazlalaştıkça bizi yönetmeye başlıyor. Yani isteği fazla olanın duygularını yönetme şansı pek olmuyor. O yüzden de toplumda böyle ani parlamalara, gerginliklere şahit oluyoruz.
Düşünsenize hangimiz elimizdeki imkanları yeterli görüyoruz ki. Sürekli daha fazlasını isteyen bir topluluğa dönüştük. Sosyal medyada sürekli gözümüze sokulan ‘Daha fazlasına, daha iyisine sahip olabilirsiniz…’alt mesajları yüzünden hepimiz hep bir şeyler ister olduk. Komşumun gittiği tatile gitmek için ekstra mesaiye kalıyorum, çocuğuma şatafatlı sünnet düğünü yapıcam diye borç alıp gelen altınlardan veririm diyorum falan. Kılık kıyafet, yeme içme özenmelerimize değinmiyorum bile. Yeni bir çikolata furyası çıkıyor, dakikalarca kuyrukta bekleyip yüzlerce lira verebiliyorum. Bu kadar kendi isteklerime odaklanmışken nasıl başkalarını düşüneyim, başkalarını anlayabileyim ki. Kendi çıkarımı zedeleyen her şeyede tahammülsüz oluyorum ve parlıyorum.’
Meltem’le nefesimizi tutmuş Zehra’yı dinliyorduk. Bunca doğru tespiti ne ara yaptı acaba diye düşünürken devam etti.
‘Bunları şimdi düşünmedim tabi. Geçen bir arkadaşımın whatsapp durumunda bir cümle paylaştığını gördüm. Cümle çok hoşuma gitti: ‘Mutlu ol ki, şükrüne inanalım.’ Bu cümleyi uzun süre düşündüm. İnsan elindekilere şükretmezse mutlu olma imkanı yok ki. Çünkü hep fazlasını isteyecek ve sahip olmanın da sınırı yok. Birini elde etse diğerinde gözü kalacak ve tatminsiz olacak. İşte günümüzün en büyük problemlerinden biri: Tatminsizlik.Tatminsiz olan mutlu olur mu? O zaman zıttı da doğru olmalı. Mutluysan şükürlü bir insansın. Ne kadar mı şükürlüsün? Ne kadar mutluysan o kadar…
8 Yorumlar
‘Mutlu ol ki, şükrüne inanalım.’ Öyle güzel bir cümle ki. Kaleminize sağlık 🍃
YanıtlaSilBende bu yazıdan sonra RABBİZE ne kadar şükretsem azdır diye ellerimi kaldırıp dua etmeye başlayacağım… Bu gün tamda ihtiyacım olan mesajla karşılaştığım için… siz göremiyorsunuz şu an ama ben gerçekten okurken çok mutlu oldum. Emeği geçenin yüreğine sağlık
YanıtlaSilBen çok mutluyum, çok şükür. Bana verilen ve verilmeyen her şeye şükürler olsun🤗🤗 elinize sağlık, güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilÇok güzel tanımlanmış günlük yaşadığımız sorunlar. Bu farkındalık yazıları biraz toparlanmamıza vesile oluyor.
YanıtlaSilemeğinize sağlık.ders çıkarıp şükrü’nü arttıranlardan size de pay vardır inşALLAH :)
YanıtlaSilSoluk soluğa bir giriş, detaylarla süslenmiş ve can alıcı bir cümle ile bitiriş... Emeğinize sağlık 👏🏻🤍
YanıtlaSilŞükür insanı nasıl da motive edici bir güç. Farkına varmak ne güzel oldu. Ellerinize sağlık 🤗
YanıtlaSilYüreğinize sağlık. Bir nakış gibi yüreğime işledi yazı. ALLAH sizi her daim fayda verenlerden eylesin.🤲🏼🤍 Bizleri de inşaALLAH🤲🏼
YanıtlaSil