Seni Bekliyorum



- Hocam bu böyle gitmez? Hiç ders çalışmıyor. Ne bir hedefi var, ne de dersin başına oturduğu var? Telefon ve tabletin başından kaldıramıyorum.

- Fatih’ in programına baktım, Zeynep Hanım. Deneme çizelgesi verdim onu da yapmamış.

- Ah Hocam ah…

Zeynep telefonu kapattı. Derin bir iç geçirdi. Bunu kardeşine nasıl söyleyecekti… “Zaten kavga eksik olmuyor bu aralar” diye düşündü. “Neyse yapacak bir şey yok” dedi. Anne babalarını kaybettiklerinden bu yana Fatih in annesi gibi olmuştu.

Fatih dün de izin istemişti ablasından. Bir arkadaşı okuldan ayrılacaktı. Birlikte vakit geçirmek için Fatih te gitmek istiyordu. Gece film izler otururuz diyerek plan yapmışlardı. 

Fatih gün içinde 4-5 saat ders çalıştığını söyledi. Zeynep o kadar çalışmadığını biliyordu aslında. Kardeşiyle kavga etmek istemiyordu. “Gitsin , ne yaparsa yapsın” diye düşündü. Bir taraftan da “hayır izin vermemeliyim” diyordu. Yine dayanamayıp:

- Neyse bu seferlik sana izin veriyorum. Ama en az üç saat çalış öyle çık!

Fatih ise yarım saat çalışıp arkadaşlarının yanına gitti. Tabi ki evdeki kavga gürültüden sonra. Zeynep olan bitenin üzerine düşündü.. 

- Yahu bu çocuk 6 aydır doğru düzgün çalışmıyor. Bunu bile bile nasıl izin verdim ben ?

Pişman olmuştu bir kere. Sürekli çalıştığında bu izni vermeliydim, diye düşündü. Sabah Fatih erken geldi. Agresif tavırlar içindeydi. Zeynep bir kere daha hata yaptığının farkına vardı. Fatih tüm gece uyumamıştı. Sabah 7’de gelir gelmez uyudu. Daha kötüsü, üzerinde ağır bir sigara kokusu vardı. 

  Şimdi ne tepki verecekti? Kardeşiyle arasında yaş farkı epey fazlaydı. Bu nedenle kendi ilgilenmişti çoğu zaman. Onu çok seviyordu. Bu zamana kadar hiçbir şeyini eksik etmedik diye düşündü. Belki de fazlaydı yaptıklarımız, dedi. Onu nankörleştirmişti. Şimdi bu olanların sebebi kimdi?

Ah dedi sonra. Aklına Filistin’de olanlar geldi. Çocuklar küçük ama yaptıkları işler kocamandı. Gözünün önüne küçük bir çocuk geldi. Çadırının çatısı uçmasın diye kendisinden büyük sandalyeye çıkmıştı. Rüzgardan havalanan çadırın bir kenarını tutturmaya çalışıyordu. Şimdi hangi hayat daha bereketli olacaktı? İleride hangisini ne bekliyordu?

Yokluk ve varlık. İkisi de bir arada bu dünyada. Ölüm ve yaşam, ikisi de bir. İnsan bazen varlığın içinde yokluk hissediyordu. Ciğeri sökülüyormuş gibi. Şimdi daha kardeşine yetişemezken bunca gence nasıl yetişeceğim diye düşündü. Bir tarafta umursamazca çocukların ölümüne sessizlik. Diğer tarafta geceleri uykusuz kalan yürekler. Ne garipti. Ona en yakın kişi ile düşünceleri o kadar farklıydı ki. Aynı evde iki farklı düşünce. İnsan müdahale edemiyordu. Elinden geleni yapıp ALLAH’ a tevekkül edecekti. 

Kardeşinin o uykusuz kalanlar tarafında olmasını çok istiyordu. Ona bir mektup yazmaya karar verdi. Yakında planladığı bir yurtdışı programı vardı. Gitmeden ona vermek istedi. En iyisi yazmak, dedi…

“Kelimelerimin sanki bumerang gibi sana çarpıp tekrar bana döndüğünü hissediyorum. Su geçirmez, ses geçirmez bir duvar gibi sanki. Ne zaman adım atsam yüzüme çarpılan bir kapı gibi. Seni değiştiremem , yön senin , ama bekleyebilirim. Yüzeyinde açılacak bir sızıntıya bakıyorum. Onu gördüğüm zaman, içeriden sızmaya çalışan bir ışık gibi.. Asla bırakmayacağım, ben her dakika burada bekliyor olacağım. Sana anlatmak istediğim çok gerçek var. Ne zaman almak istediğinde sana bunları anlatacağım. Belki o zaman birlikte düşünebiliriz. Senin için çok dua edeceğim. Seni bekliyorum, geç kalma…”

Yorum Gönder

10 Yorumlar

  1. Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. O kadar gerçek ki şu anlatılanlar
    Aynı şeye şahitlik edip de müdahale edememek insanı çok üzüyor
    Çok güzel bir yazı
    Elinize sağlık

    YanıtlaSil
  3. İnsanın en yakınları çoğu zaman en uzağı olabiliyor. Kalp ağrısı bu inşaallah birgün geçer. Bende bekliyorum.

    YanıtlaSil
  4. Yüzünde açılacak bir sızıntıya bakıyorum. Emeğinize sağlık 🌼

    YanıtlaSil
  5. yetiştirirken yaptıklarımıza göre hangi hayat daha bereketli olur İleride hangisini ne bekliyor ....

    YanıtlaSil
  6. Ne kadar hayatın içinden…

    YanıtlaSil
  7. Handan Gencer31 Ocak 2024 22:19

    Aynı şahitlik aynı beklenti içinde olmak aynı yöne doğru bakma isteği ..kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  8. Küçücük bedenler ağır acılara dayanabiliyor. Bize de nasip olur inşallah o güç, o sabır
    Teşekkürler 🍃

    YanıtlaSil
  9. Bumerang gibi çarpıp geri gelen sözler… aslında aynı evde iki yabancının olması da kaçınılmaz… söylenilen karşı tarafa dokunmuyorsa en çok söyleyene dokunur… elinize sağlık🌿

    YanıtlaSil
  10. “Ne zaman almak istediğinde sana bunları anlatacağım…” Emeğinize sağlık…

    YanıtlaSil